Stanislaw Lem - Maske

Здесь есть возможность читать онлайн «Stanislaw Lem - Maske» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: Фантастика и фэнтези, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Maske: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Maske»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Maske — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Maske», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Elimi öptü, tam o yumrunun bulunduğu yerden, ama onu dudaklarıyla hissedemedi. Peki benim kurnazlığım neredeydi? Faytonun karanlığında mı? Yoksa Arrhodes’in ağzından bazı sırlar mı almam gerekiyordu: Sonu yaklaşmış bu bilge adamın göğsüne dayanmış güzel bir stetoskop muydum?

Ona hiçbir şey söylemedim.

İki gün içinde, aşk ilişkisi gerektiği gibi gelişti. Bir avuç iyi hizmetkârla birlikte, Kralın kaldığı yerden sekiz yüz metre uzaktaki bir yerde kalıyordum. Kâhyam Flobe, bahçedeki buluşmadan sonraki gün bu şatoyu kiralamıştı, bu adımın atılması için gerekenlerin nasıl karşılandığı konusunda hiçbir şey söylemeden; ben de, para meselelerinden anlamayan bir kız gibi, sormamıştım. Sanırım onu hem korkutuyor hem de rahatsız ediyordum, büyük olasılıkla sırdan habersizdi, Kral’ın buyruklarına göre hareket ediyordu, sözlerinde bana karşı saygılıydı, ama gözlerinde küstah bir ironi gördüm, herhalde beni Kralın yeni gözdesi olarak görüyordu ve fayton gezintilerim, Arrhodes’le buluşmalarım onu fazla şaşırtmamıştı, çünkü Kral’ın, bir cariyesine, kendisinin anlayabileceği bir kalıba uygun olarak davranmasını bekleyen bir hizmetkâr, iyi bir hizmetkâr olamazdı. Bir timsahı okşayıp sevseydim, gözünün ucuyla bile bakmazdı. Kraliyet iradesi sınırları içinde özgürdüm ve Kral bana bir kez bile yaklaşmadı. Artık, erkeğime hiçbir zaman söyleyemeyeceğim bazı şeyler olduğunu biliyordum, çünkü bunları düşündüğümde bile dilim tutuluyor, dudaklarım uyuşuyordu, tıpkı faytondaki ilk gece kendime dokunduğumda parmaklarımın uyuştuğu gibi. Arrhodes’in beni aramasını yasakladım, o da bunu geleneksel olarak, onuruma gölge düşmesinden korktuğum biçiminde yorumladı ve iyi adam bu konuda kendine hâkim oldu. Üçüncü günün akşamı, sonunda kim olduğumu keşfetmeye başladım. Yatmak üzere hazırlanmıştım, duvardaki aynanın önünde soyunarak bir heykel gibi çırıl çıplak durdum, tuvalet masasının üzerinde gümüş tokalar ve çelik neşterler duruyordu, üzerlerinde kadife bir şal örtülüydü, çünkü keskinliklerinden değil, ışıltılarından korkuyordum. Dik memelerim, pembe uçlu ve yanlara dönüktü, kalçamdaki delikten iz kalmamıştı; bir ameliyata hazırlanan bir cerrah ya da bir kadın doğum uzmanı gibi, iki elimi kapatıp beyaz, düzgün etime bastırdım, kaburgalarım baskıyla gömüldü, ama göbeğim Gotik resimlerdeki kadınlarınki gibi çıktı, sıcak ve yumuşak dış tabakanın altında bir direnç, bir sertlik hissettim ve ellerimi yavaş yavaş yukarıdan aşağıya gezdirirken içeride oval bir şekil hissettim. İki yanımda altışar mum yanıyordu; korkudan değil, bana güzel göründüğünden en küçük neşteri elime aldım.

Aynadan, kendimi kesecekmişim gibi görünüyordu, son derece kusursuz bir manzaraydı; her şey en ince ayrıntısına kadar tarza uygundu, büyük karyola, perde, iki sıra halindeki uzun mumlar, elimdeki ışıltı ve tenimin solukluğu, çünkü vücudum ölesiye korkmuştu, dizlerim titriyordu, sadece neşteri tutan el gereken sarsılmazlığa sahipti. Oval sertliğin en belirgin olduğu ve kıpırdamadığı yere, göğüs kemiğinin hemen allına, derinlere sapladım neşteri, acı azdı ve sadece yüzeydeydi, yaradan sadece bir tek damla kan aktı. Kasap ustalığını yavaş yavaş ve anatomik bir incelikle gösteremeyerek, vücudu kasığa kadar ikiye yardım, şiddetle, dişlerimi sıkıp gözlerimi kapatabildiğim kadar sıkı kapatarak… Bakmak, hayır, bakacak gücüm yoktu. Ama artık titremiyordum, sadece buz gibi soğuktum; oda, sanki nöbet geçiriyormuşum gibi aldığım kesik soluklarla doluydu, bu sesler benden uzakta ve bana yabancı gibiydi. Birkaç tabaka, beyaz deri gibi ayrıldı ve aynada gümüş, dev bir cenin gibi yatan bir şekil gördüm, içimde — katlamayan, sadece pembeleşmiş — et kıvrımları arasında parlak bir koza vardı. Kendine böyle bakmak ne büyük bir dehşet! Saf, lekesiz, dokunulmamış, gümüş renkli yüzeye dokunmaya cesaret edemedim. Küçük bir tabut gibi parlayan karın, mum alevlerini yansıtıyordu, hareket ettim ve o zaman bir cenininki gibi kıvrılmış incecik kollarını ve bacaklarını gördüm, vücudumun içlerine uzanıyorlardı ve birden onun bir o, yabancı bir şey, farklı ve başka bir şey olmadığını anladım, bendim. Demek, bahçe patikalarındaki ıslak kumların üzerinde yürürken ayaklarımın bu kadar derin izler bırakmasının, gücümün nedeni buydu, bendim, hâlâ kendimdim, o girdiğinde bunu kendi kendime tekrar edip duruyordum.

Kapı kilitli değildi — kilitlemeyi unutmuştum. Kendi cüretine şaşırarak yavaşça içeri girdi; önünde — sanki mazereti ve savunmasıymış gibi — koca bir kırmızı gül demeti tutuyordu bir kalkan gibi, öyle ki benimle karşılaştığında ve ben bir çığlıkla arkama döndüğümde, gördü ama farkına varmadı, anlamadı, anlayamadı. Artık korkudan ötürü değil, sadece korkunç, boğucu bir utançla iki elimle birden oval gümüşü kapatıp içime sokmaya çalıştım, ama o fazlasıyla büyüktü, ben de bıçakla fazlasıyla açılmıştım.

Yüzü, sessiz haykırışı ve kaçışı. Olayın bu bölümünü anlatmasam daha iyi olacak. İzin almak, davet edilmek için bekleyememişti, bu yüzden çiçeklerini alıp gelmişti, ev boştu, kimse planladığım şeyi yaparken beni rahatsız etmesin diye hizmetkârları göndermiştim — o sırada artık benim için açık olan başka hiçbir yol, yapılacak başka hiçbir şey yoktu. Ama belki de ilk şüpheleri daha o zaman uyanmaya başlamıştı. Bir gün önce, kurumuş bir nehir yatağından geçerken beni kollarında taşımak istediğini, benim de reddettiğimi hatırlıyorum. Bunu içten ya da yapmacık bir alçakgönüllülükten ötürü değil, böyle yapmam gerektiği için yapmıştım. O zaman, yumuşak çamurdaki küçük ve derin ayak izlerimi fark etti, bir şey söyleyecekti, zararsız bir şaka olacaktı bu, ama birden kendini tuttu ve çatılmış kaşları arasında artık benim için bildik olan o kırışıkla, arkasından tırmanırken bana yardım etmek için elini bile uzatmadan karşıdaki tepeye gitti. Belki o zamandı. Sonra, tepenin tam üstündeyken, tökezledim ve — dengemi sağlamak için — küçük bir ağacın dalına tütündüm, çalının tümünü kökleriyle çektiğimi hissettim, bunun üzerine, yıkıcı, inanılmaz kuvvetimi göstermemek için reflekslerime uyarak dizlerimin üzerine çöktüm. O kenardaydı, bakmıyordu, ben öyle sanıyordum, ama her şeyi gözünün ucuyla görmüş olabilirdi. O halde onu buraya, bu şekilde, izinsizce girmeye iten kuşku muydu, yoksa söz geçiremediği tutkusu mu? Bunun önemi yoktu.

Duyargalarımın en kalın bölümlerini kullanarak, kozadan çıkmak için açık bedenin kenarlarına bastırdım, kendimi çabucak serbest bıraktım, sonra Tleniks, Mürebbiye, Minyon önce dizlerinin üzerine çöktü, sonra yüz üstü kenara devrildi ve ben de bacaklarımı doğrultarak, yengeç gibi yavaş yavaş geriye çekilerek onun içinden çıktım. Arrhodes’in kaçışıyla uçuşan mum alevleri hâlâ titriyor, aynadan yansıyorlardı. Bacakları açık bir halde yatan çıplak şey hareketsizdi; ona, kozama, sahte cildime dokunmak istemediğimden etrafından dolandım ve gövdesi ortadan eğilmiş bir böcek gibi kalkarak aynada kendime baktım. Bu bendim, dedim kendi kendime sözcükler olmadan, ben. Hâlâ bendim. Düzgün kabuklarım, böceksi, yumru yumru eklemler, soğuk gümüşsü parıltısıyla karın, hız için tasarlanmış dikdörtgen yan taraflar, daha koyu, çıkıntılı baş, bu bendim. Bu sözcükleri zihnime kazımak istercesine tekrar tekrar söyledim ve aynı zamanda içimde Mürebbiye, Tleniks, Angelita’nın geçmişleri sönükleşerek yok oldu, uzun zaman önce okunmuş kitaplar, artık etkisini ve önemini yitirmiş çocuk kitapları gibi, onları anımsıyordum, başımı yavaşça çevirerek, yansıda kendi gözlerimi arayarak ve anlamaya başlayarak, her ne kadar bana ait olan bu biçime henüz alışmamış olsam da. İçimi boşaltmam benim isyanım değildi, planın öngörülmüş bir parçasıydı, her şey öyle bir biçimde tasarlanmıştı ki sonunda isyanım boyun eğişim olacaktı. Hâlâ eski becerim ve rahatlığımla düşünebildiğim için, bu yeni bedene de teslim oldum; parlak metaline, gerçekleştirmeye başladığım hareketler işlenmişti.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Maske»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Maske» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


libcat.ru: книга без обложки
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Az Úr Hangja
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Frieden auf Erden
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Fiasko
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - The Albatross
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - His Masters Voice
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Nenugalimasis
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Regresso das estrelas
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Kyberiade
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Ciberiada
Stanislaw Lem
Отзывы о книге «Maske»

Обсуждение, отзывы о книге «Maske» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x