Stanislaw Lem - Maske

Здесь есть возможность читать онлайн «Stanislaw Lem - Maske» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: Фантастика и фэнтези, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Maske: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Maske»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Maske — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Maske», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Kimin yıkımı, kimin ölümüydü söz konusu olan? Yalancı şahitler yeterli olmaz mıydı, peruklu ihtiyar adamlar, bir ilmek, zehir? Belki işin içinde daha büyük bir iş vardı. Kötü bir entrika, kraliyet parkelerinin üzerindeki gibi.

Yüce Majesteleri’nin bitkileriyle gayretli bir şekilde ilgilenen uzun deri çizmeli bahçıvanlar bize yaklaşmadılar. Sessizdim, sessizlik daha rahattı çünkü, upuzun bir merdivenin basamaklarına oturduk, sanki bir gün onu kullanmak için bulutlardaki yüksekliklerden inecek olan bir dev için yapılmıştı. Taşlara kakılmış armalar, çıplak aşk melekleri, satirler, silenler, üzerlerinden sular damlayan kaygan mermerler, hepsi de gri gökyüzü kadar kasvetli ve neşesizdiler. Pastoral bir manzara, Aucassin’iyle bir Nicolette, ne büyük bir saçmalık! Bu bahçelerde tamamen kendime gelmiştim, fayton uzaklaştı ve ben sanki buharlı, güzel kokulu bir banyodan yeni çıkmışçasına hafif adımlarla yürüdüm, şimdi giysim farklıydı, üzerinde soluk çiçek desenleri olan bir bahar giysisiydi ve kendisi de çiçekleri andırıyor, saygı uyandırıyor, bana bir dokunulmazlık havası veriyordu, Eos Rhododaktylos [4] Yun. “Gül parmaklı (şafak tanrıçası) Eos” — e.n. , ama ben üzeri çiyle kaplı çalıların arasından bacağımın üst kısmındaki izle yürüdüm, ona dokunmam gerekmiyordu, zaten dokunamazdım, ama anısı yetiyordu, onu silmemişlerdi. Ben, tutsak bir zihindim, doğumumda zincirlenmiş, köleliğe doğmuş bir zihin, yine de bir zihin. Böylece o görünmeden önce, o an zamanın bana ait olduğunu, yakınlarda bir iğne ya da dinleme cihazı olmadığını görerek, kendisini gösterisi için hazırlayan bir oyuncu gibi, fısıldayarak birşeyler söylemeye, onun önünde dile getirip getiremeyeceğimi bilmediğim şeyler söylemeye başladım, yani özgürlüğümün sınırlarını yokluyordum, günışığında, bir kör gibi dokunarak onları arıyordum.

Neydi aradığım? Sadece gerçek — önce, gramatik biçim değişikliği, sonra geçmişlerimin çeşitliliği, yaşamış olduğum her şey ve isyanımı durduran iğne. Bu, ona beslediğim sıcak duygulardan mı kaynaklanıyordu, onu yok etmemem için miydi? Hayır, onu sevmediğime göre, hem de hiç. Bu bir ihanetti: Birbirimizin haklarına tecavüz etmemizin hiçbir iyi amacı yoktu. O zaman onunla böyle mi konuşmalıydım? Fedakârlık ettiğimi, onu bir yıkımdan kurtarırcas ına kendimden kurtarmaya çalıştığımı mı söylemeliydim?

Hayır — durum hiç de öyle değildi. Bir aşkım vardı, ama başka bir yerde — bunun kulağa nasıl geldiğini biliyorum. Ah, evet, tutkulu bir aşktı, müşfik ve her şeyiyle sıradan. Kendimi bedenimle ve ruhumla ona vermek istiyordum, ama gerçekte böyle değildi, bu sadece geleneklere, saray adetlerine göre olması gerekendi, çünkü bu herhangi bir günah değil, muhteşem, saraya yaraşır bir günah olmalıydı.

Aşkım çok büyüktü, beni titretiyor, kalbimi çarptırıyordu, onun bakışının beni mutlu ettiğini görüyordum. Benim aşkım aynı zamanda çok küçüktü, benimle sınırlı, kurallara tâbiydi, tıpkı baş başa olmanın acı verici sevincini yansıtan, dikkatle kurulmuş bir tümce gibi. Bu yüzden, bu duyguların sınırı dışında, onu ne kendimden ne de başkasından korumak gibi bir dileğim yoktu, çünkü aklım aracılığıyla sevgimin dışına uzandığımda, o benim için bir hiçti, yine de o gece beni zehirli metalle delen şey her ne idiyse, ona karşı mücadelemde bir yardımcıya ihtiyacım vardı. Başka kimsem yoktu ve o kendini tamamen bana adamıştı: Ona güvenebilirdim. Tabii, bana karşı beslediği duyguların ötesinde ona güvenemeyeceğimi biliyordum. Bir reservatio mentalis [5] Lat. “Sözsüz anlaşma” — e.n. durumuna erişemezdi. Bu yüzden ona gerçeğin tümünü, yani aşkımın ve zehirli iğnenin kaynağının aynı olduğunu açıklayamazdım. Bu yüzden ikisinden de tiksindiğimi, ikisine karşı da nefret duyduğumu, tıpkı bir tarantulayı ezer gibi ikisini de ayaklarımın altında ezmek istediğimi açıklayamazdım. Geleneksel bir âşık olduğundan, beni, istediğim o özgürlükle kabul etmeyeceğinden bunu ona söyleyemezdim, bu özgürlük onu benden uzaklaştırırdı. Bu yüzden özgürlüğe aşk adını vererek onu kandırmaktan başka bir şey yapamazdım, sadece o yalan aracılığıyla ona kendisinin bilinmeyen birinin kurbanı olduğunu gösterebilirdim. Kral’ın mı? Evet, ama Majesteleri’ne zarar vermeye kalksa bile bu beni özgür kılmazdı; Kral — gerçekten de bu işin arkasındaki oysa — artık bu işle o kadar ilgisizdi ki, onun ölümü benim kaderimi hiçbir şekilde değiştiremezdi. Bu yüzden, yoluma bu şekilde devam edip edemeyeceğimi görmek için, bir Venüs yontusunun, çıplak kalçaları dünyevî aşkın bütün yüce ve bayağı tutkularım temsil eden o abidenin önünde durdum; tıpkı bir bıçağı biler gibi, korkunç açıklamamın savlarım keskinleştirmek üzere yalnız olabilmek için.

Bu çok zordu. Kendimi sürekli geçilmez bir sınırın önünde buldum, dilimin ne zaman tutulacağını, aklımın nerede tökezleneceğini bilmeksizin; o akıl ki benim baş düşmanımdı. Tamamen yalan söylemek değil, ama gerçeğin, gizemin özüne de tam olarak inmemek. Yarıçapını ancak yavaş yavaş azaltabildim, tıpkı bir helezon gibi içeri doğru kıvrılarak. Ama uzaktan onu gördüğümde, yürüyüşünü, üzerinde koyu renk peleriniyle hâlâ küçük bir siluet olarak bana doğru koşmaya başladığını gördüğümde, bütün bunların hiçbir amacı olmadığını, tarza uygun olmadığını anladım. Bu ne biçim bir aşk sahnesiydi böyle, Nicolette Aucassin’e onun kasabı, kendisini öldüren kılıcı olduğunu itiraf ediyor! Masal tarzına bile uygun değildi, beni büyüden kurtarıp gelmiş olduğum hiçliğe döndürebilecek bir masal. Bilgelik burada tamamen yararsızdı. Böylesine güzel bir kız, kendisini karanlık güçlerin ale ti olarak görüyor ve iğnelerden, kılıçlardan söz ediyorsa, bu şekilde konuşuyorsa, delidir. O, gerçekliğe değil kendi çarpık zihnine tanıklık etmekte, bu yüzden sadece sevgi ve adanmıştık değil, merhamet de hak etmektedir.

Böylesi duygulardan ötürü sözlerime inanmış gibi yapabilir, tehlikeyi görmüş gibi yaparak beni özgür kılmak için atılacak adımlar konusunda bana güvence verebilir, aslında yapmak istediği beni bir hekime göstermek, bahtsızlığımın haberini herkese yaymak olabilir — ona hakaret etmek daha iyi olacak. Ayrıca, bu karmaşık durumda, benim müttefikim olduğunda aşkına kavuşma umuduyla yanıp tutuşan âşık rolünden vazgeçmesi gerekecekti ki bunu istemeyeceği kesindi, onun çılgınlığı normaldi, güçlüydü, ayaklan yere basan bir çılgınlıktı: Sevmek, ah sevmek, yürüdüğüm yoldaki çakıl taşlarını çiğneyip yumuşak kuma çevirmek, evet, ama ruhumun köklerinin çözümleme canavarlarıyla oynamamak…

Öyle gözüküyordu ki ben onun yıkımı için bir araç idiysem, onun ölmesi gerekiyordu. Vücudumun hangi parçasının onu öldüreceğini bilmiyordum, bir kucaklaşma sırasında ön kolum ya da bileklerim mi? Bu fazlasıyla basit olurdu, ama artık başka türlü olamayacağını biliyordum.

Bahçe sanatının ustaları tarafından güzelleştirilmiş yollar boyunca onunla birlikte yürümem gerekiyordu; Venüs yontusundan hemen uzaklaştık, çünkü güzelliğini gösterişli bir şekilde sergileyişi yüce duygularımızın ilk romantizmine ve mutluluğumuzun utangaçlığına uygun değildi. Satirlerin önünden geçtik, onlar da cüretliydi, ama onlarınki duruma daha uygundu, çünkü taştan yapılmış bu kaba, tüylü yaratıkların erkekliği benim saflığıma dokunamazdı, onlara ne kadar yaklaşsam da bozulmazdı bu saflık: Onların mermersi şehvetlerini anlamama izin verilmemişti.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Maske»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Maske» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


libcat.ru: книга без обложки
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Az Úr Hangja
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Frieden auf Erden
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Fiasko
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - The Albatross
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - His Masters Voice
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Nenugalimasis
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Regresso das estrelas
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Kyberiade
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Ciberiada
Stanislaw Lem
Отзывы о книге «Maske»

Обсуждение, отзывы о книге «Maske» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x