Stanislaw Lem - Maske

Здесь есть возможность читать онлайн «Stanislaw Lem - Maske» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: Фантастика и фэнтези, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Maske: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Maske»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Maske — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Maske», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Ayağa kalkıp komedinin sona erdiğini belirtircesine perdenin sarkan püskülünü kolundan atarak bana doğru geldiğinde yoluma devam etmek üzereydim. İki adım atıp durdu, bir tek anlama yorulabilecek o davranışın ne kadar uygunsuz olduğunun, bandoyu izleyen bir ahmak gibi tanımadığı bir güzelin ardından yürümenin ne kadar saçma görüneceğinin farkına vararak öylece kaldı; sonra ben bir elimi kapayıp diğer elimle yelpazemin küçük ilmeğini bileğimden kaydırdım, yere düşsün diye. Bunun üzerine o da derhal…

Yelpazenin sedef sapının üzerinden birbirimize baktık, şimdi birbirimize çok yakındık. Müthiş ve ürkütücü bir andı, boğazıma saplanan ölümcül ağrı konuşmamı engelledi; boğazımdan sadece tuhaf bir ses çıkacağını hissederek ona başımı salladım ve bu hareketim, bana bakmayan Kralın önünde selamımı bitirmediğim zaman yaptığımın aynısıydı.

Karşılık olarak bana başını sallamadı, içinde olup bitenlerden ötürü fazlasıyla şaşırmış bir haldeydi, çünkü kendisi de bunu beklemiyordu. Biliyorum, çünkü daha sonra bana söyledi, ama söylememiş olsaydı da bilirdim.

Bir şey söylemek istiyordu, o an oynamakta olduğu aptal rolüne son vermek istemiyordu ve ben bunu biliyordum.

“Hanımefendi,” dedi boğazını temizleyerek, “Yelpazeniz…”

Artık yine kontrolüm altındaydı. Kendim de.

“Bayım,” dedim, biraz boğuk bir sesle, ama o bunun benim normal sesim olduğunu düşünebilirdi, gerçekten de o ana kadar sesimi hiç duymamıştı, “onu yeniden mi düşürmeliyim?”

Gülümsedim, ah, ama bu gülümseme ne baştan çıkarıcı, ne çekici, ne de mutluydu. Gülümsememin nedeni yüzümün kızardığını hissetmiş olmamdı. Bu kızarma bana ait değildi, yanaklarıma yayıldı, yüzümü sardı, kulak memelerimi pembeleştirdiğini hissettim, ama utanmış ya da heyecanlanmış değildim, tanımadığım bu adam karşısında büyülenmiş falan da değildim, ne de olsa diğer birçoğu arasından sadece biriydi, saray erkânı içinde kaybolmuş biri — dahası da var: Benim o yüz kızarmasıyla hiçbir ilgim yoktu, salonun girişinde, ayna gibi parlayan yere altığım ilk adımda içime dolan bilginin geldiği kaynaktan geliyordu — yüz kızarması saraylı olmanın bir gereği gibiydi, tıpkı yelpaze, tel çemberli etek, topazlar ve saç tuvaletleri gibi. Bu yüzden yüz kızarmasını önemsiz kılmak, onun çıkarabileceği yanlış sonuçları bertaraf etmek için gülümsedim — ona değil, neşe ile alay arasındaki sınırı sonuna kadar zorlayarak gülümsedim ve o sessiz bir kahkaha patlattı, kahkahası sanki kendi içine yönelmişti, gülmenin kesinlikle yasak olduğunu bilen, bu yüzden de kendini tutamayan bir çocuğun kahkahasına benziyordu. Bunu yaparken anında gençleşti.

Ansızın, yeni bir düşünceyle ciddileşmişçesine, “Bana bir dakika verirseniz, belki sözlerinize akıllıca bir yanıt verebilirim. Ama kural olarak, iyi fikirler aklıma sadece merdivenlerde gelir,” dedi.

“Demek yaratıcılıktan bu denli yoksunsunuz…?” dedim, yüzümü ve kulaklarımı kontrol etmeye çalışarak. Çünkü hâlâ süren bu kızarma beni kızdırmaya başlamıştı, özgürlüğüm karşısında bir tehdit oluşturuyordu ve bu anlamıştım ki — Kral’ın beni kaderime terk etme amacının bir parçasıydı.

“Belki de, ‘Bunun çaresi yok mu?’ diye eklemeliyim. Siz de buna ‘Hayır’, der, ‘kusursuzluğu Mutlak’ın varlığını olumlayan bir güzelliğin karşısında, yok’ diye yanıt verirsiniz. Bundan sonra orkestra başlar, ikimiz de yeniden ağırbaşlılığımıza döner, büyük bir incelikle konuşmayı daha sıradan bir saray konuşmasına dönüştürürüz. Ancak siz bu alanda biraz rahatsız göründüğünüzden, belki de hazırcevaplığa kalkışmasak daha iyi olacak…”

Bu sözlerim üzerine artık benden gerçeklen korkuyordu, söyleyecek hiçbir şey bulamamıştı. Bakışlarını büyük bir ciddiyet kapladı, sanki kiliseyle orman arasında bir fırtınada, ya da sonunda hiçbir şeyin olmadığı bir yerde duruyorduk.

Gergin bir sesle, “Kimsin sen?” diye sordu. Artık hiçbir hafiflik, hiçbir yapmacık kalmamıştı, sadece benden korkuyordu. Bense ondan hiç korkmuyordum, hem de hiç; aslında tehlikeyi hissetmem gerekiyordu, çünkü gözenekli cildini, asi, diken diken kaşlarını, kulaklarının geniş yuvarlaklığını hissedebiliyordum, bunların hepsi içimde o zamana dek saklı olan beklentimle birleşiyordu, sanki şimdiye kadar içimde onun basılmamış bir negatifini taşıyordum, o da şimdi gelip onu doldurmuştu. Yine de, o benim kaderim bile olsa, ondan hiç korkmuyordum. Ne kendimden ne de ondan korkuyordum, ama o bağın içsel, hareketsiz gücünden ötürü tüylerim diken diken oluyordu — bir insanın titremesi değildi benimki, akrebi ve yelkovanıyla saat başını vurmak için hareket ettiğinde hâlâ sessiz olduğu halde titreyen bir saat gibiydi. O titremeyi kimse göremezdi.

Çok sakin bir şekilde, “Sana yavaş yavaş anlatacağım,” diye yanıtladım. Kişinin hasta ve zayıf birini neşelendirmek için yaptığı gibi hafifçe gülümseyip yelpazemi açtım. “Bir kadeh şarap içeceğim. Ya sen?”

Başını salladı, kendisine çok yabancı olan ve pek ayak uyduramadığı, rahatsız bulduğu bir tarzda davranmaya çalışıyordu; inci tanelerini andıran cilanın damla damla aktığı parkenin üzerinden, mumların bıraktığı isin arasından, sıra sıra dizilmiş inci beyazı hizmetkârların kadehlere içki doldurduğu köşeye doğru omuz omuza yürüdük.

O akşam ona kim olduğumu söylemedim, ona yalan söylemek istemediğimden ve kendim de gerçeği bilmedi — ğimden. Hakikat kendisiyle çelişemez ve ben bir mürebbiye, bir kontes ve bir öksüzdüm, bütün bu soyağaçları içimde dönüyordu, hangisini kabul edersem gerçek o olacaktı; artık hakikatin benim seçimim ve arzumla belirlenebileceğini, ben herhangi birini dile getirdiğimde sözü edilmemiş diğer imgelerin uçup gideceğini anlamıştım. Ama bu olasılıkların arasında kararsız kalmayı sürdürdüm, çünkü bunlarda kaçamak bir anı var gibiydi — ben, kendisi için endişelenen akrabalarından kaçmış, belleğini yitirmiş kararsız bir kişi olabilir miydim? Onunla konuşurken şöyle düşündüm: Eğer ben deli bir kadın olsaydım, her şey iyi bir şekilde sonuçlanırdı. Kişi, bir rüyadan kurtulabildiği gibi, delilikten de kendini kurtarabilirdi — her iki durumda da umut vardı.

Geç saatlerde — bütün o süre boyunca yanımdan hiç ayrılmamıştı — odasına çekilmeden önce bir anlığına Majesteleri’nin yanından geçtiğimizde, Kralın bizim tarafımıza bakmaya tenezzül bile etmediğini hissettim, bu korkunç bir keşifti. Arrhodes’in yanındaki davranışlarımı gözlemlemeye gerek görmüyordu, belli ki bu gereksizdi, sanki hiç kuşku duyamayacağı bir biçimde bana tamamen güvenebileceğini biliyordu, son nefeslerine kadar işlerini yapmaya çalışan kiralık katillere güvenir gibi, çünkü kaderleri işverenlerinin elindedir. Oysa Kral’m ilgisizliği kuşkularımı gidermeliydi; benim olduğum yöne bakmadığına göre onun için hiçbir şey ifade etmiyordum, yine de içimdeki ısrarlı zulüm hissi deliliğin ağır basmasına neden oldu. Bu yüzden melek güzelliğinde deli bir kadın gibi, Arrhodes’in şerefine kadeh kaldırarak kahkaha attım; Kral’ın, ölen annesine, bu bilge adama bir zarar gelirse bunun kendi seçiminden ötürü olacağına dair söz vermesine rağmen herkesten çok küçüksediği Arrhodes’in şerefine. Bunu bana dans ederken birisi mi söylemişti yoksa kendim mi öğrenmiştim bilmiyorum, çünkü gece uzun ve gürültülüydü, kalabalık bizi sürekli birbirimizden ayırıyordu, buna karşın biz raslantı eseri birbirimizi buluyorduk, sanki oradaki herkes aynı fesadın parçasıydı bunun bir yanılsama olduğu kesindi, mekanik bir biçimde dans eden bir mankenler kalabalığıyla sarılı olmamız mümkün değildi. Yaşlı erkeklerle, güzelliğimi kıskanan genç hanımlarla konuşlum, sözlerindeki aptallıktan midem bulanarak; kimi iyi kimi kötü huylu kimselerdi; o işe yaramaz ihtiyarları, o asık suratlı genç hanımları öylesine büyük bir rahatlıkla ezip geçtim ki onlar için üzülmeye başladım. Parlak nüktelerimle bir zekâ timsaliydim, gözlerim baş döndürücü hazırcevaplığımdan ötürü alev alev yanıyordu — artan endişemde Arrhodes’i kurtarmak için seve seve kuş beyinli rolü oynayabilirdim, ama yapamadığım tek şey buydu. Ne yazık ki o kadar becerikli değildim. O halde zekâm (ki zekâ bütünlük anlamına geliyordu) bir yalana mı tâbiydi? Dans sırasında, minuet’nin dönüşlerini yaparken kendimi bu tür düşüncelere verdim; o sırada, ince bedeni ve siyah giysileriyle, taçlı aslanların süslediği mor perdeye dayanmış olan Arrhodes, dans etmiyor, beni seyrediyordu. Kral gitti ve kısa bir süre sonra biz de ayrıldık; bir şey söylemesine, bir şey sormasına izin vermedim, denedi ve önce dudaklarımla, sonra da sadece yelpazemi kapatarak “Hayır,” deyişim karşısında yüzü soldu. Nerede yaşadığım, oraya varıp varmadığım, gözlerimi ne yana çevireceğim konusunda hiçbir fikrim olmaksızın dışarıya çıktım; tek bildiğim bunların benim elimde olmadığıydı, çabaladım, ama boşunaydı — bunu nasıl açıklayabilirim? Herkes bilir ki göz yuvalarını kafatasının içine bakacak şekilde çevirmek imkânsızdır.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Maske»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Maske» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


libcat.ru: книга без обложки
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Az Úr Hangja
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Frieden auf Erden
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Fiasko
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - The Albatross
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - His Masters Voice
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Nenugalimasis
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Regresso das estrelas
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Kyberiade
Stanislaw Lem
Stanislaw Lem - Ciberiada
Stanislaw Lem
Отзывы о книге «Maske»

Обсуждение, отзывы о книге «Maske» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x