Kaşlarını çatıp tekrar Mac’e baktı. Mac gülümsüyordu. “Tabii, tabii, kesinlikle Mac Sim. Maxim Kammerer. Bağışla beni, ama öldüğünü sanıyordum. Massaraksh, buraya nasıl geldin?”
“Uzun hikâye” dedi. Mac elini sallayarak. “Bu arada, sizi burada gördüğüme şaşırdım. Adalet Departmanı’nın ça-lışmalarımızla ilgilendiğini bilmezdim.”
“İnanamayacağın kişiler çalışmalarınızla ilgileniyor.” Mac’i kolundan tutarak uzak köşedeki pencereye götürdü. Sesini kimsenin duymaması için fısıldayarak, gizlilik içinde sordu: “Ne zaman bizim için şu haplardan geliştireceksiniz? Otuz dakika etkisi olan gerçek haplardan söz ediyorum.
“Siz de mi onlardansınız?” diye sordu Mac. “Doğru, öyle olmalısınız.” Savcı hüzünle başını sallayarak onu onayladı.
“Bu bizim için hem bir nimet hem de bir lanet. Devletimizin hâzinesini, idareciler bir felaket haline getirdiler. Massaraksh, hayatta ve iyi olduğuna ne kadar memnunum bilemezsin, Mac. Seni temin ederim, davan kariyerim boyunca bana kendimi kötü hissettiren nadir davalardandı. Hayır, hayır, seni beraat ettiremezdim; çünkü yasalara göre suçluydun. Bu bakış açısına göre suçun sabitti. Bir kuleye saldırıp bir lejyoner öldürmüştün. Böyle bir davada kimsenin başını okşayıp ona bir daha yapmamasını söyleyemezsin. Lütfen bana kızma, ama bir çocuğu cezalandırıyorum sandım. Asıl konuya gelelim. Bu çılgınlığı tek başına gerçekleştirmiş olamazsın, bu durumda tüm sorumluluğun “Kızmadım. Söyledikleriniz gerçeğe pek de uzak değil.
Kule saldırısı çılgınlığı çocukçaydı. Tanrı’ya şükür, bizi öldürtmediniz.”
“Senin için yapabileceğimin en fazlasını yaptım. Ölümünü öğrendiğimde ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum da…”
Kahkaha atarak Mac’in omzunu dostça sıktı. “Her şeyin düzelmesine öyle mutluyum ki. Seninle tanıştığıma çok sevindim.” Saatine baktı. “Bu arada, Mac, neden buradasın?
Hayır, hayır, seni tutuklamayacağım. Bu benim işim değil.
Bırakalım bu konuyu askeri otoriteler düşünsün. Merak ettiğim bu enstitüde ne yaptığın. Gerçekten bir kimyager misin? Ve şu nedir?” Mac’in yakasındaki görevli bandını işaret etti.
“Her şeyden birazım diyebiliriz. Biraz kimyager, biraz fizikçi “Biraz da yeraltı komplocusu.” Savcı, iyi niyetini ifade etmek için bir kahkaha attı.
“Çok küçük bir yanım öyle” dedi Mac kararlı bir şekilde.
“Biraz büyücü.”
Mac ona dikkatle bakıyordu.
“Biraz hayalci.” Savcı durmadı. “Biraz maceracı.”
“Bunlar artık meslek sayılmıyor” dedi Mac. “Doğrusunu söylemek gerekirse düzgün bir bilim adamında bulunması gereken özellikler.”
“Ve biraz da düzgün bilim adamı.”
“Kelimelerle oynamayı biliyorsunuz.” dedi Mac iğneleyen bir tavırla.
Savcı, bir süre ona gülünç bir ifadeyle baktıktan sonra tekrar bir kahkaha attı.
“Evet. Siyasi faaliyetlerin kendine has özellikleri vardır.
Kendini hiçbir zaman siyasetle aşağılama ve kimyayla ilgilenmekten vazgeçme, Mac. Memnuniyetsizliğini belli eden bir ifadeyle saatine baktı. “Oh, lanet olsun. Burada kalıp seninle sohbet etmek isterdim ama gerçekten yeterince zamanım yok. Dosyana baktım. Çok ilginç birisin. Sanırım sen de oldukça meşgulsün.”
“Bir başsavcı kadar olmasa da, evet.”
“Hadi, Mac, şefin bana senin gece gündüz çalıştığını söyledi. Mesela beni ele alalım… Bu kadar çalıştığımı söyleyemem. Başsavcının boş olduğu bazı geceler olur! Sana soracağım ne kadar soru olduğunu bilemezsin. İtiraf etmeliyim ki, davadan sonra bile seninle konuşmak istemiştim. Ama ilgilenmem gereken başka bir sürü dava vardı, ardı arkası kesilmeyen davalar…”
“Emrinizdeyim. Aslında benim de size sormak istediğim birçok soru var.”
“Mac, Mac, Mac! Bu kadar açık olma. Yalnız değil” dedi savcı —kendi kendine. Sonra Mac’e dönerek yüksek sesle: “Harika! Elimden geleni yapacağım. Şimdi iznini istemek zorundayım acele etmeliyim.”
Mac’in koca elini sıktı. Ah, evet, sonunda Mac’e kancayı takmıştı, Mac, artık tamamen ona aitti. “Avcumun içine düşüverdi. Benimle görüşmek için sabırsızlanıyor ve şimdi kapanı kuracağım.” Savcı kapı ağzında durup parmaklarını şıklattı ve arkasını dönerken son darbeyi vurdu: “Oh, Mac, bu akşam ne yapıyorsun? Boş olduğumun henüz farkına vardım da.”
“Bu akşam mı? Şey, bu akşam benim “O zaman birlikte gelin!” diye haykırdı savcı. “Bu daha iyi olur. Karımla tanışırsınız ve harika bir gece geçiririz. Saat sekiz uygun mu? Senin için bir araba gönderirim. Anlaştık mı?”
“Anlaştık.”
Savcı zafer sarhoşluğu içinde kimya bölümünde gezmesi gereken diğer laboratuvarları gülümseyerek omuzlar sıvazlayarak ve el sıkmaya devam ederek gezdi. Hed’in ofisinde raporu imzalarken hâlâ Mac’le olan konuşmasını düşünüyordu. “Kabul etti! Massaraksh davetimi kabul etti!” diyordu içinden. Eve dönerken bile coşkusu yatışmamış, kendi kendine sırıtıyordu.
Şoförüne birkaç talimat verdikten sonra asistanına kendisini arayanlara meşgul olduğunu söylemesini tembihledi.
“Hiçbir telefonu bağlama! Kimseyi kabul etme! Ne cehenneme gidersen git, yeter ki etrafta dolaşma, ama seni çağır-dığımda ulaşabileceğim bir yerde ol!” Karısını çağırttı. On gündür birbirlerini hiç görmemişlerdi. Boynuna bir öpücük kondurarak ondan güzel bir akşam yemeği hazırlamasını rica etti. Yemekler hafif ve lezzetli olmalıydı. Karısına bekledikleri misafirin sıradan biri olmadığını defalarca belirttikten sonra iyi bir ev sahibi olmasını özellikle tembihledi. Masada şarap koleksiyonlarının en iyi örnekleri olmalıydı.
Çalışma odasına kendini kapatıp yeşil dosyayı tekrar inceledi. Bu sefer en ince ayrıntıyı bile gözden kaçırmadı.
Savaş Departmanı’ndan gelen bir habercinin mesajı yüzünden çalışmasına ara vermek zorunda kaldı. Cephe düşmüştü.
Khonti’liler sarı araçlardan şüphelenmiş ve geçen gece radyasyon yayıcı donanımlı tankların yüzde doksan beşini nükleer silahlarıyla imha etmişlerdi. Orduya ne olduğuyla ilgili hiçbir haberse henüz ulaşmamıştı. Bu son demekti. Savaşın, General Shekagu’nun, General Odu’nun sonuydu. Dahası Ochkarik, Chainik, Tucha ve diğer alt rütbedeki kişilerin bile sonuydu. Kont da tehlikedeydi. Bu da Smart’ın da kendini kollaması gerektiği anlamına geliyordu. Ama Smart çok zekiydi ve bir yolunu bulurdu.
Mesajı bir bardak suda eritip odanın içinde volta atmaya başladı. İnanılmaz bir rahatlık hissi tüm bedenini sarmıştı. En sonunda zamanı gelmişti, yukarıdakiler tarafından çağrılacaktı. “Önce Baron’un hakkından gelirler. Puppet’la Zub arasında karar vermeleri en az yirmi dört saat sürer. Sonra da Ochkarik ve Tucha’yla uğraşmaları gerekecek. Bu da bir yirmi dört saatlerini daha alır. Onlarla uğraşırken de Chainik’in işini bitirecekler. General Shekagu’yu halletmeleri en az iki gün sürer.”
* * *
Konuğu gelene kadar çalışma odasından çıkmadı.
Konuk halinden memnun görünüyordu. O kadar şıktı ki, savcının orta yaşlı jet sosyeteden soğuk eşi bile Mac’den büyülenmiş, yirmi yaş gençleşip dişi tavırlarla Mac’e yaklaşmaya başlamıştı. Sanki Mac’in gelecekte oynayacağı önemli rolü biliyormuş gibiydi.
“Neden yalnızsın?” Çok şaşırmıştı. “Kocam dört kişi olacağımızı söylemişti.”
“Evet, kız arkadaşınla geleceğini sanmıştım. Şu kızı hatırlıyorum. Senin yüzünden neredeyse başı belaya girecekti” dedi savcı.
Читать дальше