• Пожаловаться

Arthur Clarke: Rama île buluşma

Здесь есть возможность читать онлайн «Arthur Clarke: Rama île buluşma» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию). В некоторых случаях присутствует краткое содержание. категория: Фантастика и фэнтези / на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале. Библиотека «Либ Кат» — LibCat.ru создана для любителей полистать хорошую книжку и предлагает широкий выбор жанров:

любовные романы фантастика и фэнтези приключения детективы и триллеры эротика документальные научные юмористические анекдоты о бизнесе проза детские сказки о религиии новинки православные старинные про компьютеры программирование на английском домоводство поэзия

Выбрав категорию по душе Вы сможете найти действительно стоящие книги и насладиться погружением в мир воображения, прочувствовать переживания героев или узнать для себя что-то новое, совершить внутреннее открытие. Подробная информация для ознакомления по текущему запросу представлена ниже:

Arthur Clarke Rama île buluşma

Rama île buluşma: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Rama île buluşma»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Arthur Clarke: другие книги автора


Кто написал Rama île buluşma? Узнайте фамилию, как зовут автора книги и список всех его произведений по сериям.

Rama île buluşma — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Rama île buluşma», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Zaten onlar bu resimleri görüp sesini dinlemekte oldukları zaman kendisi iyi de olsa kötü de olsa Rama’nın içinde olacaktı.

DELİKTEN İÇERİ

Norton çoktan ölmüş olan Mısır uygarlığı arkeologuna kendini bu kadar yakın hiç hissetmemişti. Hovvard Carter’in Tutankamen’in mezarına kafasını uzatmasından beri hiçbir insan böyle an yaşamamıştı — kaldı ki bir kıyaslama yapmak bile gülünç derecede saçma olurdu.

Tutankamen daha dün — dört bin yıldan bile az bir süre önce gömülmüştü. Rama ise belki de insanlıktan bile daha eskiydi. Krallar vadisindeki küçük mezar, içinde dolaşılmış küçük koridorların arasında kaybolmuştu, fakat şu son kilidin arkasındaki alan en az bir milyon kez daha büyüktü. Kapsadığı düşünülen hazine ise — hayal gücünün ötesindeydi.

En az beş dakika radyo bağlantılarından kimsenin sesi gelmedi. Mükemmel yetiştirilmiş eva ekibi bütün kontrol-lar tamam olduğu halde konuşmuyordu. Sadece Mer-çer eliyle „tamam” işareti vererek açılmış olan tüneli gösterdi. Sanki herkes bu tarihi anı gereksiz küçük konuşmalarla bozmak istemiyordu. Kumandan Norton’un da bu anda söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. El fenerinin düğmesini itti, jetlerini ateşledi ve emniyet ipini peşinde sürükleyerek kısa koridora daldı. Az sonra Rama’nın içindeydi.

Neyin içindeydi? Önünde tam bir karanlık vardı; fenerinin ışığı hiçbir şeyde yansıma yapmıyor, parıldamıyor-du. Bunu bekliyor fakat inanmıyordu. Bütün hesaplar karşı duvarın onlarca kilometre uzakta olduğunu gösteriyordu; fakat şimdi gözleri de ona bunun gerçek olduğunu kanıtlıyordu. Bu karanlığın içinde yavaş yavaş sürüklenirken birdenbire hiçbir zaman, hatta ilk Eva’smda bile hissetmediği bir şiddetle, emniyet ipinin güvenliğini aradı. Bu çok saçmaydı, o, ışık yıllarına… megaparseklere başı dönmeden karşı koyabilmişti; o halde birkaç kübik kilometrelik boşluktan neden rahatsız olsundu? Midesi kasılmış bir halde bu düşüncelerle sürüklenirken biten emniyet ipinin ucundaki mekanizma onu belirgin bir geri zıplama ile durdurdu. Fenerinin boş yere araştıran ışınlarını önündeki hiçlikten, çıktığı yüzeyi inceliyebilmek için geriye çevirdi.

Büyük bir kraterin ortasında bulunan küçük bir kraterin üzerinde boşlukta durduğu hissine kapılmıştı — Her tajafta tümüyle geometrik, kusursuz ve yapma olduğu belli birtakım setler ve rampalar. Kompleksi ışığın eriştiği yerlere kadar uzanıyordu. Yüz metre kadar ileride kendi girdiğinin benzeri olan iki hava deliğinin çıkışlarını gördü.

Hepsi bu kadardı. Manzaranın yabancı veya olağan dışı hiçbir yönü yoktu. Aslında burası terkedilmiş bir maden ocağına çok benziyordu. Norton belirsiz bir hayal kırıklığı duydu; bu kadar çabadan sonra hiç olmazsa biraz dramatik hatta doğa üstü bir buluş olmalıydı. Sonra kendine daha sadece bir kaç yüz metreyi görebildiğini hatırlattı. Görüş alanının dışındaki karanlık umduğundan fazla harikaları kapsıyor olabilirdi.

Endişeyle bekliyen arkadaşlarına bilgi verdikten sonra „İşaret fişeğini atıyorum” dedi. „iki dakika süreli. İşte gidiyor.” Bütün gücüyle küçük silindiri yukarı doğru — veya dışarı.doğru — fırlattı ve disk fenerin ışığı altmdd” gittikçe kaybolurken saniyeleri saymaya başladı. Çeyrek dakikaya varmadan disk gözden kaybolmuştu. Yüze vardığı zaman gözlerini koruyarak kamerayı çevirdi. Zamanlaması her zaman iyiydi, ortalık ışıkla aydınlandığı zaman sadece iki saniye hata yapmıştı. Bu kez hayal kırıklığına uğraması için r\eden yoktu.

Milyonlarca mum ışığı gücünde bir işaret fişeğinin bile bu muazzam boşluğu aydınlatmasına imkan yoktu, fakat şimdi onun planını kavrayabilecek ve korkunç ölçülerini anlayabilecek kadar görebiliyordu. En az on kilometre genişliği, belirsiz bir uzunluğu olan derin bir silindirin bir uçundaydı. Ana eksenden görüş açısına göre eğri duvarlar üzerinde o kadar çok ayrıntı görüyordu ki bunların en küçük parçasını bile aklı almıyordu. Bütün bir dünyaya bir işaret fişeğinin ışığı altında bakıyordu ve görüntüyü aklında dondurmak için büyük çaba harcıyordu.

Etrafında, „krater”in setlerle dolu rampaları gökyüzünü çevreliyen duvarlarla birleşinceye kadar yükseliyordu. Hayır — bu izlenim yanlıştı. Dünya ve uzayla ilgili içgüdülerinden kurtulmalı ve kendini bu koordinatlar sistemine göre ayarlamalıydı.

Bir kere; bu garip, dışı içinde olan dünyanın en aşağı değil en yukarı noktasındaydı — Buradan bütün yönler yukarı değil aşağıydı. Eğer ana eksenden ayrılıp eğri duvara doğru yaklaşırsa — ki artık onu da duvar olarak düşünmemeliydi — çekim yavaş yavaş artacaktı. Silindirin iç yüzeyine vardığı zaman onun üzerinde herhangi bir noktada ayakları yıldızlara başı da dönen silindirin merkezine doğru dik olarak durabilecekti. Bu kavram onun için oldukça bilinen bir şeydi; uzay uçuşlarının ilk başladığı zamandan beri santrfüj kuvvet çekim yaratmak için kulanılmaktaydı. İnsanı ürküten, sersemleten sadece uygulamanın çapının büyüklüğüydü. Uzay istasyonlarının en büyüğü, Syncsat Beş’in çapı ikiyüz metreden daha küçüktü. Bu ölçünün yüz kat büyüklüğüne aklın alışması için biraz zaman isterdi.

Onu kavrayan manzara tüpü ışıklı ve gölgeli alanlarla benek benekti. Bunlar ormanlar, tarlalar, donmuş göller veya şehirler olabilirdi. Uzaklık ve işaret fişeğinin zayıflayan aydınlığı kesin bir tanımlamayı imkansızlaştırıyordu. Dar çizgiler, çok zayıf bir şekilde görülebilen geometrik bir şebeke oluşturan caddeler, kanallar veya düzenlenmiş nehirler olabilirdi. Silindirin sonlarında, görüş sınırının sonunda daha koyu siyahlıkta bir şerit vardı: Ve bu dünyanın ortasında tam bir çember çeviriyordu. Norton birden eski insanların Dünya’yı çevrelediğine inandığı okyanus efsanesini hatırladı.

Burada, belki de daha garip bir deniz vardı. Dairesel değil silindirik bir deniz. Acaba, yıldızlararası gecede donmadan evvel dalgaları, gelgitleri, akıntıları ve balıkları var mıydı? İşaret fişeği eriyerek söndü; bilinmiyeni keşif anı sona ermişti: Fakat Norton yaşadığı sürece bu görüntülerin zihninde yanacağını biliyordu. Geleceğin buluşları ne getirirse getirsin, hiçbir zaman bu ilk izlenimi silemiyecek ve tarih, yabancı br uygarlığın eserlerini ilk gören insan olma ayrıcalığını ondan hiç alamıyaçaktı.

ARAŞTIRMA

„Şimdi silindirin ekseninden beş tane uzun süre dayanan fişeği attık, böylece bütün yanma süresince çok iyi fotoğraf çekme olanağı bulduk. Tanımlayabildiğimiz ancak birkaç tane olmasına karşı bütün ana görüntülerin haritasını yaptık, onlara geçici isimler verdik.” „İç boşluk elli kilometre uzunluğunda ve on altı kilometre genişliğinde. İki uç oldukça karmaşık geometrik düzende ve kâse gibi çukur. Bizim tarafa kuzey yarım küre adını verdik ve ilk üssümüzü burada, eksende kuruyoruz.” „Ana tünelden yayılarak 120 derece ilerde aşağı yukarı bir kilometre uzunluğunda üç merdiven var — Üçü de hemen çukurun etrafını çeviren bir set veya yuvarlak biçimde bir platoda sona eriyor. Ve bunun üzerinden başlı-yarak bu merdivenlerin yönünü izleyen başka üç ayrı ve çok uzun merdiven aşağı düzlüğe kadar uzanıyor. Sadece eşit aralıklı üç teli olan bir şemsiye düşünürseniz Rama’-nın bu yönü hususunda iyi bir fikriniz olur.” „Bu tellerin herbiri birer merdiven; eksene doğru dik fakat aşağıdaki düzlüğe yaklaştıkça yavaş yavaş yassıla-şıyor. Merdivenler — biz onlara Alfa, Beta ve Gamma isimlerini verdik — devamlı değil, beş tane daire şeklinde terasla kesiliyor. Bulunduğumuz yerden aşağı düzlüğe kadar yirmi otuz bin arasında basamak olduğunu tahmin ediyoruz… herhalde sadece acele durumlarda kullanıyorlardı, yoksa Rama’lıların — veya onlara ne isim vereceksek — dünyalarının eksenine ulaşmak için başka bir yol kullanmamış olmaları akıl alır şey değil.” „Güney yarım kürenin oldukça değişik görüntüsü var, önce merdivenleri ve düzgün bir ana hava deliği yok. Bunun yerine eksen boyunca çıkıntı yapan kilometreler boyunda bir boynuz ile çevresinde altı daha küçük boynuz var. Genel görünüş çok garip ve ne anlama geldiğini kav-rıyamıyoruz.” „Silindirin iki ucundaki çukurların arasında kalan silin-dirik bölgeye ana düzlük adını verdik. Tam anlamıyla eğri bir şeyi tarif ederken „düz” deyimini kullanmak saçma gibi görünüyor fakat biz bunu şöyle açıklıyoruz; ortaya indiğimiz zaman yer bize düz gözükecek — tıpkı bir şişenin içinde dolanan bir karıncaya orasının düz gelmesi gibi.” „Ana düzlükteki en çarpıcı şekillerden biri tam ortadan silindiri bir çember gibi saran on kilometre kalınlığında koyu şerit. Buza benziyor, bu nedenle biz de ona silin-dirik deniz adını verdik. Denizin tam ortasında uzun yapılarla kaplı on kilometre uzunluk iki kilometre genişliğinde büyük oval bir ada var. Bize eski Manhattan’ı çok hatırlattığından ona da New-York adını verdik. Fakat bunun bir şehir olduğunu sanmıyorum, daha çok büyük bir fabrika veya kimyasal işlem tesisine benziyor.

Читать дальше
Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Rama île buluşma»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Rama île buluşma» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё не прочитанные произведения.


Arthur Clarke: Rendezvous with Rama
Rendezvous with Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke: Rendezvous cu Rama
Rendezvous cu Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke: Encontro com Rama
Encontro com Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke: O jardim de Rama
O jardim de Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke: Rama Revealed
Rama Revealed
Arthur Clarke
Arthur Clarke: Cita con Rama
Cita con Rama
Arthur Clarke
Отзывы о книге «Rama île buluşma»

Обсуждение, отзывы о книге «Rama île buluşma» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.