Arthur Clarke - Rama île buluşma

Здесь есть возможность читать онлайн «Arthur Clarke - Rama île buluşma» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: Фантастика и фэнтези, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Rama île buluşma: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Rama île buluşma»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Rama île buluşma — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Rama île buluşma», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Joe’nin oldukça şaşırtıcı sorusuna Teğmen Rodrigo’ nün cevabını beklerken Norton kendisi ile gelecek ekip ete-manlarmı nasıl seçtiğini düşündü. Boris’i bedensel uygunluğu, teknik yeterliği, tam anlamıyla güvenilir bir insan oluşu nedeniyle üçüncü adam olarak seçmişti. Acaba aynı zamanda Teğmen’i farkında olmadan kafasındaki merak nedeniyle mi yanına almıştı? Böyle bir dinsel görüşü olan bir insan Rama’nın gerçekleri karşısında nasıl davranacaktı? Belki inancını sarsacak bir şeyle karşılaşacak… belki de onu kanıtlayan birşey bulacaktı.

Boris Rodrigo her zamanki tedbiri ile Joe’nin tuzağına düşmedi.

„Oksijen soluyan yaratıklar oldukları belli” dedi. „İnsana benzeyen yaratıklar da olabilirler. Bekleyelim, göreceğiz. Biraz şansla neye benzediklerini öğrenebiliriz. Burada resimler, heykeller hatta eğer bunlara şehir diyebi-lirsek bu şehirlerde cesetlerini bile bulabiliriz.” Calvert ümitle devam etti.

„Ve en yakın şehir yalnız sekiz kilometre ötemizde.” Norton „evet” diye düşündü, fakat sekiz kilometre de geriye dönüş, sonra da tekrar tırmanılacak şu bunaltıcı merdivenler… bu riske girebilir miydi? Paris adını verdikleri şehre çabuk ve kısa bir ziyaret Norton’un ilk yapılacak işler planı içindeydi, ve şimdi karar vermek zorundaydı. Yirmi dört saat aşağıda kalmalarına yetecek bol su ve yiyecekleri vardı. Ana girişteki destek ekibi tarafından devamlı göz altında olacaklardı. Bu pürüzsüz ve çok hafif şekilde kıvrılan metal düzlükte bir kaza hemen hemen imkansızdı. Akla gelebilecek tek tehlike yorgunluk olabilirdi. Paris’e kolayca varabilirlerdi, ancak ondan sonra birkaç fotoğraf çekip birkaç ufak parça topladıktan sonra geri dönecek gücü bulabilecekler miydi? Fakat böyle kısa bir ziyaret bile çok önemli olabilirdi, çünkü Rama hızla Endeavour için çok tehlikeli olan Güneş’e en yakın noktaya ilerliyordu.

Bu durumda verilecek kararın bir kısmı onun üzerinde değildi. Yukarıda… gemide Dr. Laura Ernst, onların vücuduna iliştirilmiş bio — telemetrik alıcıların verilerini izliyordu. Eğer olumsuz cevap verirse bu yolculuk yapılamaz demekti.

„Laura” diye seslendi „ne diyorsun?” „Otuz dakika dinlenin, beş yüz kalorilik enerji alın, sonra yola çıkabilirsiniz.” „Teşekkürler Doktor” diyerek Joe Calvert araya girdi, „artık mutlu ölebilirim. Her zaman Paris’i görmek istemiştim. Monmarte, işte geliyoruz.”

RAMA’NIN DÜZLÜĞÜ

O sonsuz merdivenlerden sonra yatay bir yüzey üzerinde yürümek onlara garip bir rahatlık veriyordu. Önlerinde uzanan düzlük, ışıkla aydınlanan bölgenin sınırları boyunca tam anlamıyla düzdü, daha ötelerinde yükselen eğim belli oluyordu. Çok geniş ve eğri bir vadide yürüdükleri hissine kapılıyorlardı. Olağandışı büyüklükte bir silindirin içinde yürüdüklerine ve onları çevreleyen ışık dairesinin dışında yeryüzünün çevrelerinde yükselerek gökyüzü ile birleştiğine inanmak son derece güçtü.

Kendilerine güvenmelerine ve gizli bir heyecan duymalarına rağmen bir süre yürüdükten sonra Rama’mn insanı etkileyen sessizliği ağır bir şekilde onların üzerine çökmeye başladı. Her adım, her ses en küçük bir yankı yapmadan hemen kayboluyordu. Yarım kilometreden biraz fazla yol aldıktan sonra Teğmen Calvert buna daha fazla dayanamadı.

Bütün başarılarının yanında Teğmen Calvert’in az rastlanan bir yeteneği vardı — ıslık çalma sanatı. Etraftan teşvik edilsin veya edilmesin ıslığıyla son iki yüz yılın filim-lerinden ünlü temaları rahatça çıkarabilirdi. Kendi kendine Disney’in yedi cücelerinin „heigh-ho, heigh-ho, ‘tis off to work we go” marşını çalmaya başladı. Sonra onun bu duruma uymadığını görünce „Kwai Nehri Marşı”na geçti. Daha sonra kronolojik sırada bir düzine kadar parça çaldiktan sonra Krassman’ın yirminci yüzyılda yaptığı Napoleon’un fon müziği ile bitirdi.

Bu iyi bir deneme olmuştu, fakat neşelendirmek bir yana moral artırıcı olarak bile işe yaramamıştı. Rama’nın hafif parçalar yerine Bach, Beethoven, Sibelius veya Tu-an Sun’un ihtişamına ihtiyacı vardı. Norton tam ona ileride karşılaşacakları güçlükler nedeniyle nefesini tutmasını söylemeyi düşünürken genç subay boş yere çaba harcadığını farkederek ıslığı kesti. Bundan sonraki bölümü, gemi ile yapılan seyrek konuşmalar dışında, sessizlik içinde yürüdüler. Rama ilk raundu kazanmıştı.

Bu ilk yolculukta Norton yollarından ufak bir sapma yapmaya karar verdi. Paris, merdivenlerin bittiği yerle si-lindirik deniz arasındaki düz yolun tam ortasmdaydı, fakat yollarının bir kilometre kadar sağında çok göze çarpan, oldukça esrarlı ve „Düz Vadi” diye isimlendirdikleri bir şekil vardı. Burası kırk metre derinliğinde, yüz metre genişliğinde, kenarları meyilli bir oluk veya hendek idi. Onu geçici olarak bir sulama hendeği veya kanalı olarak tanımlamışlardı. Tıpkı merdivenler gibi bunun da Rama’nın eğri yüzeyi üzerinde yerleştirilmiş iki tane daha benzeri vardı.

Üç vadi de on kilometre uzunluktaydı ve denizin önünde birdenbire bitiyorlardı — eğer su taşımaya yarıyorlarsa bu çok garipti. Denizin diğer yanında aynı şekil tekrarlanıyordu, üç tane daha on kilometrelik hendek de güney kutup bölgesinde uzanıyordu.

On beş dakikalık rahat bir yürüyüşten sonra düz vadinin yanına geldiler ve bir süre onun derinliğini incelediler. Mükemmel şekilde düz olan duvarlar, üzerinde hiçbir tutunacak yer olmadan altmış derece eğimle aşağıya iniyordu. Zemini tıpkı buza benzeyen düz ve beyaz bir madde kaplamıştı. Buradan alınacak bir örnek birçok soruya cevap verebilirdi. Norton bir denemeye karar verdi, Calvert ve Rodrigo onun tutunduğu emniyet ipini yavaş yavaş salarlarken eğri duvardan aşağı inmeye başladi. Vadinin dibine indiği zaman buz üstüne basarken hissedilen kayganlığı bulacağını zannediyordu, fakat çok geçmeden yanıldığını anladı. Sürtünme çok büyük ve bastığı yer çok sağlamdı. Bu madde bir tür cam veya kristale benziyordu. Parmağıyla dokundu onun soğuk, sert ve direngen olduğunu gördü.

Ana girişteki projektöre sırtını çevirerek gözlerini kamaşmaktan koruyan Norton donmuş bir gölün derinliklerini görmeye çalışan bir insan gibi bu kristal derinlikleri incelemek istedi. Fakat hiçbir şey belli olmuyordu. Hatta başlığının lambasını yakından üzerine tutması bile bir işe yaramadı. Bu madde şeffaf değil yarı-şeffaftı. Eğer donmuş bir sıvı ise kuşkusuz erime noktası sudan daha yüksekti.

Jeoloji takımından çıkardığı bir çekiç ile maddeye hafifçe vurdu; alet donuk, ahenksiz bir tınlamayla geri sıçradı. Daha sert vurdu, gene sonuç alamadı. Tam bütün gücüyle vuracaktı ki ani bir his onu durdurdu.

Bu maddeyi sonunda kıracağından kuşkusu yoktu. Fakat kırsa ne olacaktı? Büyük bir pencere camını kıran bir vahşiden farkı kalmayacaktı. Nasıl olsa ilerde daha iyi bir inceleme yapacaklardı, hem şimdilik oldukça değerli bilgi de toplamıştı. Artık bunun bir kanal olmadığı da bir gerçekti. Bu sadece birdenbire başlayıp, birdenbire biten ve hiçbir yere ulaşamayan garip bir hendekti. Bir zamanlar sıvı taşımışsa rastlanması olağan olan lekeler, kuruyan çöküntülerin oluşturduğu tabakalar neredeydi? Her-şey, Rama’yı inşa edenler sanki dün burayı terketmişler gibi parlak ve temizdi.

Bir kez daha Rama’nın temel sırrı ile yüz yüze gelmişti, ve bu kez kaçınmak imkansızdı. Kumandan Norton hayal gücü makul ölçüde bir insandı, zaten kuruntulara ve hayallere kendini fazla kaptırmış olsa bu günkü yerine gelemezdi. Fakat şimdi ilk kez olarak içinde tam anlamıyla bir önsezi değil, sanki bir bekleyiş hissi vardı. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi; bu yepyeni fakat aynı anda milyonlarca yıl yaşlı yerde çok… çok garip birşey vardı.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Rama île buluşma»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Rama île buluşma» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Arthur Clarke - Cita con Rama
Arthur Clarke
libcat.ru: книга без обложки
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Rendez-vous avec Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Razboi pe Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Grădina din Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Rama Revealed
Arthur Clarke
Arthur Clarke - O jardim de Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Encontro com Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Rendezvous cu Rama
Arthur Clarke
libcat.ru: книга без обложки
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Incontro con Rama
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Rendezvous with Rama
Arthur Clarke
Отзывы о книге «Rama île buluşma»

Обсуждение, отзывы о книге «Rama île buluşma» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x