Alıntıda doğrular ve yanlışlar bir arada. Doğrudur, Cemil'in de dile getirdiği gibi Muhalefet'in, Merkez'e o yönlü eleştirileri vardı. Olumsuzlukların aşılmasını da, kongreye gitmede buluyordu. Bu konu, taraflar arasında uzun uzun tartışıldı. Muhalefet, tüm bölgelerin tamsilini istiyordu. Bundan daha demokratik bir yaklaşım olur muydu?
Merkez ise, sonuçta bir önceki kongre'nin delege yapısıyla gitmek istiyordu. Üzerinde anlaşılmıyan buydu. Tartışmalar henüz sonuçlanmadan; Merkez, Hasan Askar Gürgöz vasıtasıyla Ermer Hoca'ya; “Git arkadaşlarına söyle. Bu iş burada bitmiştir. Siz hizipçisiniz. Hizipçileri örgütten attık,” dediği biliniyor. Bu insanlar hayattadır.
Burada soru şudur: Örgütü bölen kim? Dahası Merkez'in bu haberine rağmen Muhalefet temsilcileri, alanı terketmedi. Merkez'e insanlar gönderildi. “Yapmayın etmeyin, örgütü bölmeyin, bu işin sorumluluğu büyüktür,” deseler de, Cemil'in deyimiyle Merkez'in bunu “dinlediği yoktu”.
Merkez, bir hafta sonra Kocakoç (Pax) köyünde bir toplantı yaparak; “hizipçileri örgütten attık,” açıklamasında bulunuyordu. Bu toplantıya ben de, katıldım. Orada, Muhalefetin yaklaşımını dile getirdim. Bölünmeden yana olmadığımızı, ama bu Merkez ile de, bu işin olmayacağını söyledim. “Çare, Kongredir,” dedim. Kimin Kongre'ye yanaşmadığını, uzun uzun dile getirdim. Realite bu olmasına karşın, Cemil'in süreci teryüz etmesi onun kişisel özeliği sonucudur. Gerçekleri dile getirmek her babayiğidin harcı değildir. Bu da, sorumlu davranmakla alakalı bir durumdur. Kimilerinin mücadele tarihlerinde var olmayan da budur. Bu yaklaşım, insanları şunu demeye kadar götürür; “1976 yılında başlayan KAWA'nın öyküsü, 1981'de sonuçlanmış oldu. Askeri Cuntayla gelen operasyonlar sonucunda; KAWA, Kürt siyaset sahnesinde rol sahibi bir aktör olmaktan çıktı. Her ne kadar böyle bir rolü yeniden üstlenebilmek için, verilen çabalar hiç kesilmediyse de.”
İnsanlar, kendilerini merkez, dışındakilerini etrafına dönenler olarak algılamasın. İş buraya geldimi; “ben dedimse doğrudur,” söylemi kişinin amentüsü olur. Bu da, bireyin tarihi kendisiyle başlatma ve bittirme mantığına mahkum eder. Cemil, KAWA'daki gelişmeleri yanlış yorumluyor. KAWA'daki birçok gelişmeyi bilmemektedir. Bu nedenle mantığı zorlayarak, içinde yer alınmayan bir süreç doğru sorgulanamaz. 12 Eylül sonrası KAWA Hareketinin faaliyetlerine gözünü kapatmış bulunuyor. Var olan, ama onun görmek istemediği yok olmuyor ki. İnsanlar niye gerçekleri kendi subjektif niyetlerine kurban ederler, akıl kârı değildir.
Cemil, yazdığı kitabıyla KAWA Hareketini boşa çıkarma çabasını vermiştir. Fakat izah edilen süreçte, yaşayan yalnız Cemil'in kendisi değilki. Hiç kimsenin, tek başına KAWA tarihini yazmaya gücü yetmez. Yazsa bile tümünü ifade etmez. Yazdıkları kendi varyantı olur. Bu da, KAWA Hareketinin resmini vermez. KAWA Hareketinin resmi tarihi yazılmadı. Bu nedenle kişiler, ancak KAWA içinde kendi tarihlerini yazabilirler. Bu aynı zamanda, KAWA'nın kuruluşundan bu güne kadar yaşanan olumlu ve olumsuzluklar dahil, bireylerin oynadıkları rolün açığa çıkmasına da cevap vermiş olacaktır. O günden sonra da hiç kimse, tarihi kendisiyle başlatma ve bittirme gafletine düşmeyecektir.
Cemil'in kitabını okuyan aklı başında olan her Kawacı; hem irkilir, hem de güler. Bir olumluluktan eğer sözetmek gerekirse ki; o da, bu kitabın KAWA Hareketi içinde yer alan insanların, kendi tarihlerini yazma bağlamında zorlamaya iter. Bu konuda bir itilim sağlayabilir. Kitabı, bu yönüyle dikkate almak gerekir. Bununla birlikte; tarihe, olaylara, bireylere, sakat bir mantık ile yaklaşıldığı ise tartışma götürmez. Birey, kendisini; ‘biz,’ ‘bize,’ ‘biz de,’ ‘örgüt,’ gibi kavramlarla ifade etmeye başladığı andan itibaren, tehlike çanları çalıyor demektir. Cemil, kendini bu tür kavramlarla ifadelendirmeye çalışıyor ve bu, tehlikeli bir mantıktır. Çünkü, bu kavramlarla başlayan bir söylemin kendi içinde bir mantık diyaletiği vardır. Birey, kendini bu tür kavramlarla ifade etmeye başladıktan sonra, olaylara yaklaşmada ve sonuçlar çıkarmada, doğal olarak bu mantık silsilesi içinde kendini bir yerlere, kendi dışındaki herkesi de bir yere koymaya başlar. Doğal olarak bireyin rolünü, neticede toplumun bile rolünü önceleyen mantığı çağrıştırır. Bu mantık, insanlık tarihi boyunca; toplumu, bireyin kapris ve çıkarlarına kurban eden mantıktır. İnsanlık, bu mantıktan çok çekmiştir. Bunun üzerine ciltlerce kitap yazılmıştır. Ayrıca insanlığın mücadele tarihi, bir yerde bu mantığa karşı mücadele tarihidir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «ЛитРес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на ЛитРес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.