1 ...8 9 10 12 13 14 ...27 Teori, bu kadar açık ve netti. Fakat buna rağmen, KAWA Hareketi’nin sayısız önder ve kadrosu, bu karşı-devrimci teoriyi savunmaktan geri durmadı. Süreç içinde, teorinin karşı-devrimci özünü kavrasalar da, ipin ucunu kaçırmışlardı. Sağa-sola dağıldılar. Kimisi, derin devletin solcusu Perinçek'in kapısında nöbet tuttu. Kimisi T-KDP, ya da PKK saflarına katıldı. Bazıları da; kendi işine gücüne bakarak, evinde oturmayı tercih etti.
Buna yol açan bir etken de “Üç Dünyacı”ların başını çekenlerden biri olan Ferit Uzun’un katledilmesidir. Ferit Uzun, her ne kadar Kürdistan devrimini boşa çıkaran “Üç Dünya Teorisi”ni savunsa da bir Kürd yurtseveriydi. Kürdistan aşığıydı. “Üç Dünyacılar” olarak TC devletinin derin solcusu Doğu Perinçek’in örgütüne katılmasına karşıydı. Türk egemenlik sistemin korkusu, “Üç Dünya Teorisi”ni savunan potansiyelin tekrar “Ret Kawacılar”la bir araya geleceğiydi. Bunu sağlayabilecek en etkili kişi olarak ta Ferit Uzun görülüyordu. Ferit Uzun’un kalemi bu nedenle kırıldı.
Ferit Uzun’un katledilmesi “Üç Dünyacı”ları sindirdi. Dağılmalarında belirleyici bir rol oynadı. Bu tarumar ortamında, Kürdistan devriminin önemli bir potansiyel gücü tasfiye oldu.
Ferit Uzun’un katledilmesi bir tesadüf sonucu değildir. Bir amaç ve planın sonucu gerçekleştirildi. Türk egemenlik sisteminin istemi ve Abdullah Öcalan’nın öneri ve dayatmasıyle Apocu Örgütün Siirt’e yaptıkları merkezi düzeydeki bir toplantıda kararı alındı. Tetikçi olarak Ali Yaverkaya ve Emin Dal görevlendirildi. Ferit Uzun 22 Kasım 1978 günü şehit edildi.
Metin Asmen, Newroz Com internet sitesinden yayınlanan “Ferit Uzun’un Şehadeti ile İlgili Mehmet Şener ile Yapılan Görüşmeden Bir Anı” makalesinde şunları dile getirdi: “KAWA Hareketi’nin liderlerinden olan büyük devrimci Ferit Uzun’u 22 Kasım 1978 de katledilmesinin yıldönümünde saygıyla anarken, 1991 yılında Mehmet Şener ile bir görüşmemizde konuyla ilgili konuştuklarımızı burada aktarmak istiyorum.
Mehmet Şener’e, Semir’in (Çetin Güngör’ün) PKK’den ayrıldıktan sonra, Ferit Uzun’un PKK Merkez Komitesinin kararıyla vurulduğunu yazdığını belirttim. Mehmet Şener bu olayın Semir tarafından yazıldığından haberi olmadığını, ama anlattıklarının doğru olduğunu belirtti.
Ferit Uzun için ölüm kararı alındığında kendisinin de sözkonusu toplantıda bulunduğunu belirterek: ‘Ferit Uzun’un öldürülmesi gerektiğini bizzat Abdullah Öcalan söyledi ve dayattı. Çünkü toplantıda bulunanlardan bazıları, hatırladığım kadarıyla Mazlum Doğan, Ferit Uzun’un bölgede çok sevildigini ve Ferit Uzun’un öldürülmesinin kendilerine zarar verecegini, hatta Ferit’ten önce başkaları varken niye Ferit diye itiraz etti. Bunun üzerine Apo, hem Siverekte örgütlenmenin, hemde KAWA Hareketinün tasfiyesinin bu eylemden geçtiğini söylediğini belirtti.’
Ben hem hayretle, hem de öfke ile kendisinin bu toplantıda bu duruma karşı çıkıp çıkmadığını sorduğumda, kendisinin sessiz kalıp, daha çok Mazlum Doğan’ın tepkisini beklediğini, toplantıda bazı tepkilerin olduğunu ama cılız kaldığını ve de sonuçta kararlaştırıldığını belirtti.
Ferit Uzun’un katledilmesinden hemen sonra kendilerinin Batman ve Silvan’da olaya sahip çıktıklarını, ama hemen Abdullah Öcalan tarafından tekrar toplantıya çağrıldıklarını, kendi eylemlerine sahip çıkmaları durumunda çok sayıda düşman kazanacaklarını, eyleme sahip çıkmak isteyenlerin politika ve taktikten anlamadıklarını, hatta eyleme sahip çıkmaları durumunda bölgede tutnamayacaklarını belirtip, Ferit Uzun’un katledilmesinin Bucak’ların üzerine yıkılması gerektiğini, hatta Ferit Uzun’a sahip çıkarak hedeflerine ulaşacaklarını belirttiğini anlattı. Tabii bunları anlatırken, Ferit Uzun’un katledilme olayının Diyarbakırdaki iddianamelerde de yer aldığını da belirtti.”
Şükrü Gülmüş, bir zamanlar sahibi olduğu ve editörlüğünü yaptığı Nasname internet sitesinde 24 Kasım 2005 tarihinde Ali Yaverkaya ile yaptığı röportajla Ferit Uzun’un katledilişini daha anlaşılır kılıyor.
“Kawacı kadro ve hala onun mirasını devam ettirenlere: Sizin temel göreviniz Ferit Uzun’un ölümüne karar verenleri ve tetik çekenleri bulmanız ve onları hiç değilse teşhir etmenizdir. Ben bunun üzerinde yıllardır durdum. Ve uzun yıllar kendisini vuranın töhmetiyle yaşayan kişiye sordum. Ya söylersin ya da seninle tüm ilişkilerimi keserim. Herkes senin tetikçi olduğunu söylüyor. Hazin hazin güldü.
-Sana tüm samimiyetimle söylüyorum. Biliyorum herkes böyle biliyor ama ben değilim.
-Ya kim?
-Emin DAL’dır.
-Emir verenler?
-Sen onları biliyorsun onları söylememe ne gerek var. Sen bile onların sorumluluğunda çalıştın.
-Evet.
O zaman onları da ben açıklayayım.
Bizim zamanımızda artık her türden eylemler merkezileştirilmiş ve bunun tek karar organı MAK (Merkezi Askeri Konsey) idi.
Bunlar ise üç kişilik komiteydi. Başkan: Mehmet Karasungur. Yardımcıları: Rıza Altun ve Fehmi Yılmaz’dı. Rıza’yı bilmeyen yok. Ama Fehmi Yılmaz: Aslen Ordulu. Askerliğini komando subayı olarak yapmış ve Ankara sürecinde Öcalan’a en yakın adamlardan biri. Yakalandı. Yakalanır yakalanmaz zalim bir itirafçı oldu. Çıktı ve halen İzmir’de yaşıyor. Hayatı gıcır ve ona karışan da yok.”
Karanlıkta kalan bir nokta var mı? Yok! Kurbanın, tetik çekenin, onları görevlendirenlerin ve onlara bu kararı uygulatanların kimliği ve niteliği açık.
Ferit Uzun’un öldürülmesi sıradan bir olay değildir. Türk egemenlik sisteminin kendisi için tehlikeli gördüğü Kürd örgütlerini tasfiye etmek, kadrolarını ortadan kaldırmak, “Apocu” sistemin önünü açmaya yönelik bir eylemdir. “Apocu” sistem vasıtasıyla da Kürdistan milli hareketini denetim altına almak ve süreç içinde tasfiye etmek temel amaçları olmaktadır.
Ergenekon sanığı Yalçın Küçük’ün bu konuda dedikleri bunu doğrulamaktadır. 1967-1968 yılında görev yaptığı “Devlet Planlama Teşkilatı”ında bu konunun göndeme geldiği ve bu yönde bir anlayış oluşturulmaya çalışıldığını söylemektedir. Mesele şudur. Kürdistan milli kurtuluş hareketi gelişiyordu. Kendi kanalından örgütleniyordu. Türk egemenlik sistemi bunu boşa çıkarmak için kendi “Kürtçüsü”nü yaratmayı kurtuluş saydı. Bu anlayış gereği kendi “Kemalist Kürd Hareketi”ni oluşturdu. Başına da buldukları, eğitikleri Abdullah Öcalan’ı koydu. Maddi ve manevi olarak destekledi. Palazlandırıp sokağa saldı.
Nerede boyun eğmeyen bir Ferit, bir Kamer varsa öldürdü. Bu mantık sonucu onbinlerce Kürd öldürüldü. Sistem ve devşirdiği Abdullah Öcalan tarafından devreye konulan danışıklı bir savaşla hesabı tutulmayan bir soykırım yaşandı. Sorumlusu Türk egemenlik sistemi ve “Apocu” sistemdir.
Türk egemenlik sisteminin “Apocu” sistemin önünü açan olay sadece Ferit Uzun’un katledilmesi değildi. Elazığ’da Türk egemenlik sisteminin derin solcuları tarafından katledilen Ali Rıza Koşar’ın şehit edilmesi ve “Beşparçacılar”ın tasfiyesi de bu planın birer parçalarıydı. Kurcalanacak olaylardır. Kamuoyu bu olayları tam olarak algılayamadı. Evet gün ışığına çıkmamış bunlara benzer birçok olay ve olgu var Kürdistan’da.
"Beşparçacı”ların lideri olarak bilinen Alaattin Kapan, birçok olayın kahramanı olarak lanse edildi. Olaylar onun “devlet kimlikli” oluşu etrafında izah edilmeye çalışıldı.
Читать дальше