— Şu halde sistemi bulsak bile sistemin bizi bir sürü ölü kentten başka bir yere götürmeyeceğini düşünüyorsun?
— Buna yarayacağından bile kuşkuluyum. Kentler terkedildiğinde makineler büsbütün kapatıldığından şimdi tümü çölün kumları altında kalmış olmalı.
Karamsarlığa kapılmayı reddeden Alvin bu fikre karşı çıktı.
— Ama Alaine’in bunu bilmesi gerekirdi.
Rorden omuzlarını silkti.
— Unutma. Varsayımda bulunmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Ayrıca şu anda Birleştiricide de hiçbir veri yok. Onun için bu bekleyiş daha saatler sürebilir ama konu çok kısıtlı olduğu için kayıtlı tüm bilgilerin gün sona ermeden önce elimize geçmiş olacağına kuşkum yok. Özetlersek sonuçta senin dediğini yapmış oluyoruz.
Kentin ekranları kapalıydı. Güneş, ışıklan ilk çağlar insanına garip bir şekilde zayıf gelecek güneş tüm şaşaasıyla parlamaktaydı. Alvin bu yoldan daha önce yüzlerce kez geçmiş olmasına rağmen şimdi içinde yeni bir maceraya atılmaktaymış gibi bir duygu vardı. Yürüyen yolun sonuna vardıklarında eğilip onları kentten bu yana taşımış olan yüzeyi inceledi ve yaşamında ilk defa bunun ne harikulâde bir yüzey olduğunu anlamaya başladı. Burada tamamen hareketsiz olan bu yüzey ancak yüz metre ötesinde koşmakta, bir insanın koşabileceğinden çok daha büyük bir hızla koşmakta, dosdoğru üzerine gelmekteydi.
Alvin’e bakan Rorden gencin duyduğu merakı yanlış yorumladı.
— Öyle sanıyorum ki park inşa edildiğinde yolun son kısmım başka bir yere nakletmek zorunda kaldılar. Bu bakımdan bu yoldan herhangi bir şey öğrenebileceğini sanmıyorum.
— Düşündüğüm bu değildi. Yürüyen yolun nasıl çalıştığını araştırıyordum.
Böyle bir şey şimdiye dek aklımın ucundan bile geçmediği için Rorden şaşırdı. İnsanoğlu kentlerde yaşamaya başladığı zamandan beri ayaklarının altındaki sayısız hizmet araçlarım nasılı niçini hakkında hiç kafa yormadan kabullenmiş ve kentler tamamen otomatikleştiğinde de bu araçların artık farkına bile varmaz olmuştu.
— Bu konuda kafa patlatma. Çözmeye meraklıysan sana bin tane çok daha zor bulmaca gösterebilirim. Örneğin, Kayıtçıların bilgileri nereden ve nasıl devşirdikleri gibi.
Rorden bunları söyledikten sonra yürüyen yolları, Mühendisliğin en büyük becerilerinden biri olan yürüyen yollan, tamamen aklından çıkardı. İzotropik olmayan maddenin yapılmasına yol açmış olan uzun araştırma çağlarının onun için hiçbir önemi yoktu. Rorden’e bu maddenin bir buudu yönünden bir katının, diğer iki buudu yönünden de bir sıvının niteliklerine sahip olabileceği gibi bir şey bile söylenseydi Rorden’in yine de en küçük bir hayret eseri bile göstermeyeceğine hiç kuşku yoktu.
Park ancak üç mil kadar ilerideydi ama parka giden yolların hepsi kavisli olduğundan yol aslında olduğundan daha uzun çekmekteydi. Alvin çocukken kentin bu en büyük açık alanının bitkileriyle ağaçlan arasında çok zaman geçirmiş, çocukluğuyla ilk gençliği arasında parkta gezmedik yer bırakmamıştı ama daha sonraki yıllarda parkın büyüsünün büyük kısmı uçup gitmişti ve bunun nedenini de şimdi anlamaktaydı. Yasak meyveyi tatmış, eski kayıtlan görmüş ve parkın dünyanın yitirmiş olduğu güzelliğin soluk bir gölgesinden başka bir şey olmadığım öğrenmişti.
Biçilmeye hiçbir zaman gerek göstermeyen bodur, ölümsüz çimenlerin üzerinden ilerler, iki yanlarında yaşlan belirsiz ağaçların uzandığı bulvarlardan geçerlerken pek çok kimseyle karşılaşıp Alvin’i herkes, Kayıtlar Muhafızını da hemen herkes tanıdığı için, bir süre sonra selamlara karşılık vermekten yorulmuşlardı. Bunun için bulvardan çıkıp ikinci derecedeki küçük yollardan, ağaçlarının giriftliğinden gökyüzünün hemen hemen görünmediği sakin, ikinci derecede yollardan ilerlemeye başladılar. Ağaçların gövdeleri bazen çevrelerini öylesine sarıyordu ki kentin büyük kulelerini bile göremez oluyorlardı. Öyle ki, Alvin kısa bir süre için o kadar çok düşlemiş olduğu eski dünyada gezinmekte olduğunu hayal etti.
Parktaki tek yapı Yarlan Zey’in mezarıydı. Gül kurusu sütunları güneşin altında parlayan mezar alçak bir tepenin üzerinde duruyor, bu tepeye iki tarafında Eternal ağaçlarının sıralandığı bir bulvardan gidiliyordu. Üzeri açık olan mezarın tek holünün döşemesi büyük, doğal gibi görünen taş dilimleriyle kaplanmıştı. İnsanoğlu bu döşemenin üzerine asırlardan beri bastığı, bu döşemenin üzerinde asırlardan beri gidip geldiği halde, bu taşları her ne hikmetse yine de aşındıramamış, üzerlerinde en ufak bir iz bile bırakamamıştı. Alvin’le Rorden ağır ağır bu hole girip Yarlan Zey’in anıtı karşısında durdular.
Büyük parkın yaratıcısının gözleri sanki dizlerinin üzerine yayılmış planları inceliyormuş gibi hafifçe aşağıya bakmaktaydı. Yüzünde nesilleri asırlar boyunca şaşırtmış olan o garip bir şekilde kaçamaklı ifade okunmaktaydı. Bazılarına göre bu sanatçının bir kaprisinden, üzerinde durmaya bile değmez bir kaprisinden başka bir şey değildi. Bazılarına göreyse Yarlan Zey esrarlı bir nükteye gülümsemekteydi ve Alvin anıtın karşısında durduğu anda böyle düşünenlerin haklı olduğunu; Yarlan Zey’in bir nükteye, gerçekten de esrarlı bir nükteye bakıp buna gülümsemekte olduğunu anladı.
Rorden anıtın karşısında bir süre ilk kez görüyormuş gibi kıpırdamadan durduktan sonra birkaç adım gerileyip büyük, yassı temel taşlarını incelemeye başladı.
— Ne yapıyorsunuz?
— Biraz mantığımla hareket ediyor, mantığımdan çok da sezgimin sesine uyuyorum.
Rorden daha fazla bir şey söylemediği için Alvin tekrar anıta bakmaya başladı. Arkasından gelen hafif bir ses dikkatini çektiğinde hâlâ anıtı incelemekteydi. Bu ses üzerine dönünce yüzünde mutluluktan güller açan Rorden’in ağır ağır temele gömülmekte olduğunu gördü. Alvin’in yüzündeki ifadeyi gören Rorden bir yandan gülerken bir yandan da konuşmaya başladı:
— Bu işlemin tersinin nasd yapılacağını bildiğimi sanıyorum. Eğer derhal geri dönmezsem beni bir ağırlık polarizatörü ile yukarı çekmen gerekecek ama dediğim gibi buna gerek kalacağını sanmıyorum.
Bu son sözler iyice boğuktu. Dikdörtgen oyuğun kenarına koşan Alvin, Rorden’in daha şimdiden yerin birkaç metre altına inmiş olduğunu gördü. Şaft, Alvin bakarken bile hızla derinleşmekte; Rorden’i giderek küçültüp, insan demek olanaksız bir noktacığa dönüştürmekteydi.
Sonra uzak ışık dikdörtgeni genişlemeye, delik kısalmaya başlayıp Rorden tekrar Alvin’in yanında durdu ve Alvin’in içini büyük bir ferahlık kapladı. Rorden bir an süren derin bir sessizlikten sonra gülümsedi:
— Eğer üzerinde çalışacak bir şey bulabilirse mantık mucizeler yaratabilir. Bu yapının kurgusu hiçbir şey gizleyemeyecek kadar basit olduğundan tek gizli çıkışı ancak temelinde olabilirdi. Bu çıkışın herhangi bir şekilde belirtilmiş olması gerekeceğini düşünüp geri kalanların tümünden değişik bir temel taşı bulana kadar araştırdım.
Alvin eğilip inceledikten sonra karşı çıktı:
— Bu taşın diğerlerinden hiç farkı yok ki.
Rorden ellerini gencin omuzlarına koyup vücudunu yüzü anıta dönene dek çevirdi. Alvin anıta bir süre dikkatle baktıktan soma başını ağır ağır sallayıp fısıldadı:
— Demek Yarlan Zey’in sırrı bu.
Yanılmıyordu. Heykelin gözleri üzerinde durduğu taşa, sadece bu taşa dikilmişti. Nitekim Alvin bu taştan yanındaki taşa geçince Yarlan Zey’in artık kendisine doğru bakmadığım fark etti.
Читать дальше