neon lambalarının suni ışığının altında
anlıyor dilimden entegre edilmiş
elastikiyet kır çiçeğinin başındaki çoban biliyor
elit zümreye ait bir mülkiyet değil mutluluk
o zamanlar böyle küskün değildi birbirimize kalplerimiz
karanlıkta yolunu şaşırmamıştı gözlerimiz
bir yerlerde beklediğini sandığımız rüyalarımız vardı
kimse kimsenin yüzünden seçmemişti yalnızlığı
biliyorum senin hayatında yerim yok
geçerim hayattan sevdiğim kalplere görünmeden
paha biçemem kaybettiklerime
zaman bağışlamıyor birbirini tutmayanları t
am göğsümde parçalanıyor sızı taşları
o büyük noksan
gökyüzümün akşam telaşı
o zamanlar böyle yalancı saklanmıyorduk
ardına kelimelerin
kıymetini bilir gibiydik kaybedilecek şeylerin
başkalarının ayrılık şiirlerinde avuçlarımız yanardı
kalp kalbin korkusunu anlayacak kadar sıcaktı
biliyorum nice yılların uzaklığı var aramızda
topraksız büyütürüm susuzluğa dayanıklı çiçeklerimi
paha biçemem kaybettiklerime
zaman bağışlamıyor birbirini tutmayanları
tam göğsümde parçalanıyor sızı taşları
o büyük noksan
gökyüzümün akşam telaşı
Doğduğum şehire benziyor aşk,
yabancısı değilim ama benden uzak.
Elinizdeki feneri, karanlıktaki insanın gözüne değil,
yoluna tutunuz.
Eski evler gibidir kalpler,
bir zaman sonra artık onarılmaz.
Adına kazanmak dediğiniz bu toplumsal çöküşün
altında kaldığınız zaman anlayacaksınız kaybettiğinizi.
"Aşk karın doyurmuyor!" diyenler,
kalbi tarhana çorbası dolu káse sanmış olmalı.
dokunma kalbinin tozlu raflarına
kokusunu rengini yitirmiş umutlar
aşka dair bütün mevsimsiz anlar
bırak dağınık kalsın
bakma yüzüne kuru hüzün çiçeğinin
açma sayfalarını geçmişin
bütün vedasız ayrılıklar
bırak dağınık kalsın
tutma ellerinden senden vazgeçen
eskinin ne sevinç o eski sevinç, ne kin
o zaman ki kin ne varsa ateşinde küllenen gençliğin
bırak dağınık kalsın
dokunma kalbinin tozlu raflarına
bakma yüzüne kuru hüzün çiçeğinin
tutma ellerinden senden vazgeçen eskinin
bırak dağınık kalsın
yorgun bulut
dağ başında molada
ikiye ayrılıyor yol
ağacın çatalında
yağmur yağsa matarama
kirpiklerimdeki kumdan arınsam
tutuk tetik gibi durakaldım
serçeler yavruladı hasır şapkamda
sarılmış orağına köylü
harmanlıyor bozlak türküsünü
heybemde zaman tükendi
güneşi yakalasam, biraz zaman çalsam
alınterime yapışıyor karanlık
kuruyor kara zeytin
susuyor ormanda balta
sönüyor ocakta ateş
"Yürü beni." diyor
iki yol aynı ağızdan
tutuk tetik gibi durakaldım
serçeler yavruladı hasır şapkamda
yorgun bulut
dağ başında molada
Hayatlarımız Elele Tutuşsun
Bana bir aşk yaşat
Görmediğim
Tanımadığım
Ama dilediğimce olsun
İçine Gecelerini yıldızların taçlandırdığı
Günlerini ışıl ışıl sevincin kucakladığı
Güzel zamanlar kat
Bana bir aşk yaşat
Ona buna göre değil
Sana bana göre değil
Gerçeklere uygun olsun
Kalplerimiz değil, hayatlarımız elele tutuşsun
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «ЛитРес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на ЛитРес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.