Titel Seite
Ben Bilsem Sen Kalbimi Giyerdin
şiir / öykü
© Murat Kayalı
BEN BİLSEM SEN KALBİMİ GİYERDİN
Öykü / Şiir
© Murat Kayalı
Bu eserin yayın hakları Murat Kayalı`ya aittir. Tüm hakları saklıdır.
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
2020
Editör: Burcu Ünlü
Kapak Tasarımı: MuratKayalı
E-mail : artkayali@aol.com
Bir akıntı adamın ellerini alıp gitti.
Cilimboz Deresinde Yalnız Çocuklardık / Roman 2000
Göğe Bakan Adam / Şiir 2014
Utanç / Şiir 2015
Cumeyra / Şiir 2016
Çıplak / Şiir 2016
Mare / Şiir 2018
Utanç / Şiir 2015
Cumeyra / Şiir 2016
Çıplak / Şiir 2016
Sanat Ruhlar Korosu / Şiir 2017
Çocuktum Ama Unutmadım / Roman 2019
Bir akıntı adamın ellerini alıp gitti.
Bir akıntı kadının gözlerini...
En dibe vurduğun bir günde,
Hayatın karşısına geç ve konuş kalbinle
Ne istiyorsan söyle ;
Kimseler bir dilek tutmaz senin yerine.
Bazı günlerin kederi bir başka ağırdır
Geçmişe seslenme o zaten sağırdır
En büyük yarana en önce dokun,
Kimseler onaramaz seni senden başka
En büyük hatanı sil gitsin
Kalbini kırma artık yeter!
En büyük günah hayattan vazgeçmektir
Aynalar sadece yalnızlarla konuşur.
Bunca hüzün yeter!
Bu kadar keder ve onca gözyaşı yeter!
Melek dediğin yár ;
Cennet bildiğin aşk için öldüğün yeter!
Kayda değer bir yanı yok!
Yazılmamalı
Baş döndürücü
Bir kalbi kusmanın.
Yeniden canlandırınca sakat doğuyor,
Suretleri aynamızda görünmüyor,
Uzun yaşamıyor ;
Düş ölüleri.
Sulara kan aktığı anın resimleri
Çekilmemeli.
Kılı kırk yarsan bulamayacaksın yüzünü ;
Çürümüş yalnızlığın...
Elsiz ayaksız korkunun yüzüne
Bakmamalı.
Tül perdeler eriyip, pencereler islenirken ;
Birazdan yanacak tenden ruhu kurtarmalı.
Kayda değer bir yanı yok
Daktilo da kül olmuş kağıtlar,
Yanı başında devrik bir şarap şişesi,
Onun yanında sıvılaşmış bir şair kalbi...
Ne yazmaya değer
Ne resmini çekmeye.
Bir çarpı işareti koy ;
Önünde
“Ev Yanmıştır”
yazan boş kutuya.
Sözler işte, sözler kendi başına
Pek bir zarifler içleri boş olunca.
Sözler işte, acıyı dillendirirken bile hoş
Akılda ayık ama gönülde sarhoş.
Sözler işte, vazgeçerken pek bir anlamlı
Kalpte tutulmayan kelebekler gibi kanatlı.
Sözler işte, geçmişle geleceğin kapanında
Duruyor şimdi iki dudağının arasında.
Dünyanın sözü, dilimizdeki sır
Sözler işte, kalbimizin sevinciyle ışır.
Sen bir dudak, ben bir dudak
Sözler gizli şevişmelerimiz, Sözler adressiz evimiz.
Sözler işte, hayatın yirmi dokuz harfi
Bir çocuğu ellerinden tutup büyütüyor.
Sözler özgürlüğün başı, aşkın elifi oluyor.
Şimdi hepimizin harflerden korunakları var.
Önümüzde belki Ç gibi çengelli çıkmazlar var
İçimizde U gibi iki başlı umutlar,
Gövdemize sarılan S gibi sinsi korkular,
Yine de susma!
Yine de korkma!
A ve Ş ve K var.
İçinde ne varsa da, iki dudağının ardında saklama…
Sıcak bir yaz gününde
Uyanır ya insan,
İkindiye doğru bir öğlen uykusundan
Ve canı soğuk birşeyler ister ;
Karpuz, çilek, kiraz gibi
Tatlı ve serinletici,
İçinin hararetini dindiren şeyler.
Seni böylesine istiyorum yanımda
Kalbim sana susamış uyanıyor
Her yokluğunda...
Hiç kimse senin kadar güzel değil
Denize düşmüş bir dal gibisin.
Ağacından zorla koparılmış
Hırpalanmış ve yaprakları parçalanmış.
Suların alıp götüreceği bir dalsın
Bu yüzden sana tutunmak içimden gelmiyor.
Beraber geçireceğimiz mevsimleri düşlüyorum ;
Dalgaların kırdığı güneş ışıklarında...
Kalbime bir oyuk açıyorum avuçlarımla
Yeniden yeşillenmen için.
Rüzgarın kulağıma fısıldadıklarını duyar duymaz
Hemen vazgeçiyorum bu fikrimden...
İçimde büyüyüp
Bir ağaç olmandan korkuyorum.
“Hiç kimse senin kadar güzel değil.”
Diyor kalbim.
“Denize düşmüş bir dal işte.”
Diyor aklım.
Ben ikisine de inanmıyorum ama
Benim seninle işim olmaz be kırık dal!
Sen suların alıp götüreceği bir dalsın
Ben dalgaların kırdığı, güneş ışıklarına bakan bir adam...
Çiçeklerle Donattım Acılarımı
Seni üzmemek için sevdim kendimi
Yalan sayılmasın diye yaşanan o eski günler
Kendime yeni günler tazeledim ve yeni yeni gülüşler
Kimseler görmesin diye yaralarımı ;
Çiçeklerle donattım acılarımı.
Sen bensiz ağlamayasın diye şakaya aldım
Kalbimin kırıldığı o günü bile.
Bana bıraktığın yalnızlığa sarıldım güle güle
Mutluydum her halimle.
Giderken yıkıldığımı görmeyesin diye
Sarıldım kendi kendime...
Sen yaşayasın diye öldüğümü söylemedim kimseye
Canımı bağışladım düşlere.
Başka başka gerçekler yarattım kendime
Seni unutmasın diye ne yalanlar söyledim kalbime...
Çiçeklerle donattım acılarımı
Kendime yeni günler tazeledim ve yeni yeni gülüşler.
Kimseler görmesin diye yaralarımı
Çiçeklerle donattım acılarımı...
Ormanın Kimyası Bozulunca
Ağacın dalını kırdığın anda başladı
Bugün yaşadığın kıyamet.
Yalvardı ağaç sana :
“Dalımı kırıp ok yapma, kendini öldüreceksin. ”
Dinlemedin
Duymadın ırmakların sesini de :
“Önümü kesme, sen boğulacaksın. ”
“İnsan bilir, ”deyip yürüdün.
Hayvanları birbirine düşüremedin
Ama insan insanı dişler oldu, parçalar oldu.
En yüksek taşa oturmak için
Kemiklerden merdivenler inşa ettin
“İnsan bilir, ”deyip tırmandın.
Dilini yuttu kuşlar,
Rengini kaybetti çiçekler,
Yılanlar bir o kadar sinsileşti,
Çakallar bir o kadar uludu,
Paytak bir ördeği aslan kostümüyle görünce ;
Bir Tek maymunlar güldü.
“İnsan güçlüdür, ”deyip yürüdün
Ölüyorsun.
Tacına taktığın tüylerini almaya geldi papağanlar,
Kalbine saplanan dalını geri istemiyor ağaç,
Kuruyan damağına su vermiyor ırmak,
Başucunda gerçek bir aslan duruyor
“Benim adım ölüm, ”diyor sana,
“İnsan ölümsüzdür, ”deyip ölüyorsun.
Читать дальше