Arthur Clarke - Kara Güneş

Здесь есть возможность читать онлайн «Arthur Clarke - Kara Güneş» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: İstanbul, Год выпуска: 1984, Издательство: Başkan Yayınları, Жанр: Фантастика и фэнтези, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Kara Güneş: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Kara Güneş»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

..Kuduz beynin imha edilmesi mümkün değildi. Değildi, çünkü ölümsüzdü. Kuduz beyin, Galaksinin sınırlarına sürülüp orada anlayamadığımız bir şekilde hapsedildi. Hapishanesi, "Kara Güneş" adiyla bilinen garip, yapay bir gezegendi. Ve Kuduz beyin hâlâ orada tutuklu bulunuyordu. Kara Güneş öldüğü zaman yeniden hürriyetine kavuşacaktı. "Kara Güneş"in ne zaman öleceğini kestirmek ise şu an için mümkün değildi...

Kara Güneş — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Kara Güneş», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

On dördüncü Bölüm

YAŞLI adamın iki robotu başucunda hareketsiz durmaktaydılar. Alvin cesede doğru bir adım atınca tentaküllerini ileriye, Alvin’e doğru uzatıp yaklaşmasını önlediler.

Yapabileceği bir şey olmayan Alvin ısrar etmeyip olduğu yerde kaldı. Bu ölümün mermer yüzüne ilk bakışıydı ve kalbini buzdan bir el sıkıştırıp, kulaklarını mezarın donmuş sessizliği doldururken gençliğinden bir şeyin, bir daha geri gelmeyecek, bir daha boşluğu doldurulamayacak bir şeyin de ebediyen gelip geçmiş, ebediyen uçup gitmiş olduğunu hissetmekteydi.

Bu garip, türünün sonuncusu cemiyetin, dünyanın bir benzerinin daha belki de hiç göremeyeceği cemiyetin sonu buydu. Ama bu insanlar, eğer uğraş vermemiş olsalardı, ebediyen kaybolup gidecek olan geçmiş bilgileri sanki bir mucize eseriymiş gibi kurtarıp, saklamış oldukları için, kandırılmış, boş umutlar peşinde koşmuş olmalarına rağmen, yaşamları yine de tümüyle boşa harcanmamıştı. Bu bakımdan artık düzenleri de gönül hoşluğuyla, bir zamanlar varlıklarını ölümsüz varsaymış, milyonlarca diğer, benzer cemiyetin tuttuğu yolu tutabilir, tarihin tozlu sayfalan arasına gömülebilirdi.

Yaşlı adamı dağlar arasındaki mezarında, dünya durdukça hiç ama hiç kimsenin rahatsız edemeyeceği mezarında uyumaya bıraktılar. Yaşlı adama uzun yaşamında sadakatle hizmet etmiş olan robotlar onu uykusunda, yaşamından da uzun ebedi uykusunda da terk etmeyecekler, bekleyecekler, artık hiçbir zaman veremeyeceği emirleri bekleyeceklerdi. Dağlar yerlerinden oynayıp birbirleri üzerine devrilene, birbirlerine çarpıp tuz-buz olana, Yer Yuvarlağı yörüngesinden çıkıp boşluğa kayana, boşlukta infilak edene, milyarlarca zerreye ayrılana dek bekleyecek, bekleyeceklerdi…

Bir zamanlar insanoğluna aynı vefayla hizmet etmiş olan dört ayaklı hayvanlara gelince, soyları çok uzun zaman önce tükenmiş olduğu için, iki genç bu hayvanların adlarını bile duymamışlardı.

Sessizce uzay gemisine dönüp son bir kere daha geriye, dağların arasına sıkışıp kalmış siyah bir gölü andıran kaleye baktıktan sonra, Lys portakal rengi bir denizde büyük, yeşil bir ada görünümü alana kadar yükseldiler. Alvin daha önce hiçbir zaman bu kadar yükseklere çıkmamıştı. Daha da yükselip gemiyi durdurduklarında Yer Yuvarlağının oluşturduğu yayı bütünüyle görebildiler. Çok küçülmüş olan Lys, çölün gri ve portakal karışımı rengine karşı kara bir gölgeden başka bir şey değildi artık ama, Yer Yuvarlağının çizdiği yayın öbür tarafında bir şey, rengarenk mücevher Diaspar’dı ve bu da Theon’un Diaspar’ı ilk görüşüydü.

Uzun süre Yer Yuvarlağının altlarında dönüşünü seyrettiler, insanoğlunun tüm eski varları içinde yitirmeyi en az göze alabileceği devlet hiç kuşkusuz buydu. Lys’le Diaspar yöneticileri şimdi keşke burada, yanlarında olsaydı da, bu devleti buradan, onların gözleriyle görebilseydiler.

— Theon. Acaba doğru mu hareket ediyorum?

Arkadaşının beynine bazen birdenbire üşüşüp onu umutsuzluğa sürükleyen, kuşkular içinde kıvrandıran sorular konusunda henüz hiçbir fikri olmayan Theon şaşırdı. Rorden’inkinden daha düşük bir ölçüde olmasına rağmen. Rorden gibi Theon da karakterinin büyük ölçüde etkilendiğini, Alvin’in ardında oluşturduğu kasırganın girdabının, Rorden gibi onu da içine çektiğini, emip yuttuğunu hissettiğinden, bu soruya tarafsız bir yanıt vermesi kolay değildi. Ağır ağır konuştu:

— Haklı olduğuna inanıyorum. Irklarımız oldukça uzun zaman ayrı kaldılar. Gereğinden de fazla bir zamandan beri ayrı kaldılar.

Duygularının yanıtının tarafsızlığını bozduğunu bildiği halde, yine de cevabının doğru olduğunu düşündü ama Alvin, kuşkularından hâlâ kurtulamamış olarak tasalı bir tavırla üsteledi.

— Şimdiye dek akıl etmediğim, atladığım bir sorun var. Yaşam süreçlerimiz arasındaki fark sorunu.

Bu sözlere başka bir şey eklemedi ama herbiri diğerinin ne düşündüğünü bilmekteydi.

Theon sonunda Alvin’in sözlerindeki gerçeği kabul etti.

— Bu durum beni de çok tasalandırıyor ama ırklarımız yeniden tanışıp kaynaştığında sorunun kendiliğinden çözümleneceğini sanıyorum. Her iki tarafın birden haklı olamayacağına kuşku yok. Bizim yaşam süreçlerimiz çok kısa, sizlerinki de çok uzun ama zamanla bir uzlaşmaya varılabilir.

Tek umudun bir uzlaşmada yattığı doğruydu. Bununla beraber geçiş dönemi çağlan yine de çok, çok zor olacaktı. Alvin bir kere daha Seranis’in acı sözlerini hatırladı.

«Sen hâlâ gençliğini sürerken ben de, Theon da çoktan ölmüş olacağız.»

Öyle olsundu. Koşulları kabullenecekti. Diaspar’da bile tüm dostlukların üzerine aynı süreç farkının gölgesi düşmekteydi ve aslına bakılırsa, uzlaşmanın yüz yıl, ya da bir milyon yıl sonra gerçekleşmesinin, sonuçta hiçbir önemi yoktu, insanoğlunun geleceği iki kültürün birleşmesini gerektiriyordu ve tüm insanlığın söz konusu olduğu bir yerde bireysel mutluluğun sözü bile edilemezdi. Alvin insanlığı bir an için kendi öz yaşamının canlı bir geçmişinden daha fazla bir şey olarak görüp, seçiminin bir gün gelip de neden olabileceği bireysel mutsuzluğu gözünü kırpmadan kabullendi.

Altlarında Yer Yuvarlağı dönmeye, durmadan dönmeye, arkadaşının iç dünyasını sezen Theon da susmaya devam etmekteydi. Alvin içini dökmeyi sürdürdü:

— Diaspar’dan ilk ayrılışımda ne bulmayı umduğumu bilmiyordum. Ama o zamanlar Lys’le, Lys’in verebilecekleriyle yetinebilirdim. Şimdiyse yeryüzündeki her şey bana artık öyle küçük, öyle anlamsız görünüyordu ki. Şimdiye kadar çözdüğüm her sorunun ardından daha yeni, daha güç sorunlar çıktı. Öyle ki, artık Üstadın kim olduğunu, Yer Yuvarlağına neden geldiğini öğrenmedikçe huzura kavuşamayacağım. Ama sonuçta bu da bir şey değiştirmeyecek. Çünkü eğer bir gün gelir de bunu öğrenebilirsem bu sefer de Büyüklerle, İstilacıların kimler olduğunu araştırmaya başlayacağım ve sanırım bu sonsuza dek böyle sürüp gidecek.

Arkadaşım hiç bu kadar tasalı görmemiş, onun hakkında şu son birkaç dakika süresinde pek çok şey öğrenmiş olan Theon onun konuşmasını kesmeyi hiç dilememekteydi. Alvin monoloğunu sürdürdü:

— Robot bana bu geminin Yedi Güneşlere yarım günden daha kısa sürede gidebileceğini söyledi. Ne dersin? Acaba oraya gitmeli miyim?

— Acaba ben de seni durdurmalı mıyım?

— Gerçekten böyle düşünsen bile bu yine de bir cevap değil. Uzayda nelerle karşılaşabileceğimizi bilmiyoruz. Üstelik İstilacılar evrenden ayrılmış olsa bile, uzayda yine de insana dost olmayan güçler bulunabilir.

— Niçin dost olmasınlar? Filozoflarımızın üzerinde asırlardan beri tartıştıkları konulardan biri de bu. Oysa gerçekten akıllı bir yaratığın, akıllı olduğu için düşman olmaması gerekir.

— Ya İstilacılar? Ya İstilacılara ne demeli?

Theon altlarında uzanan sonsuz çölleri gösterdi.

— Bir zamanlar bir imparatorluğumuz vardı. Şimdi göz koyacakları neyimiz kaldı ki gelsinler?

Bu görüş tarzı Alvin’i biraz şaşırtmıştı:

— Tüm Lys bu kanıda mı?

— Sadece bir azınlık. Sokaktaki adamın böyle şeylerle uğraştığı yok. Eğer fikrini sorarsan da, büyük bir olasılıkla, İstilacılar Yer Yuvarlağım yok etmeyi gerçekten isteselerdi, bunca zaman beklemeyeceklerini, bunu asırlar önce yapacaklarını söyleyecektir. İstilacılardan şimdi ancak birkaç kişi, aralarında annem de bulunan birkaç kişi korkuyor.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Kara Güneş»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Kara Güneş» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Arthur Clarke - S. O. S. Lune
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Oko czasu
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Gwiazda
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Die letzte Generation
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Culla
Arthur Clarke
Arthur Clarke - The Fires Within
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Expedition to Earth
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Earthlight
Arthur Clarke
libcat.ru: книга без обложки
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Kladivo Boží
Arthur Clarke
Arthur Clarke - Le sabbie di Marte
Arthur Clarke
Отзывы о книге «Kara Güneş»

Обсуждение, отзывы о книге «Kara Güneş» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x