• Пожаловаться

Stanislaw Lem: Aden

Здесь есть возможность читать онлайн «Stanislaw Lem: Aden» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию). В некоторых случаях присутствует краткое содержание. ISBN: 9789754705058, издательство: İletişim Yayınları, категория: Фантастика и фэнтези / на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале. Библиотека «Либ Кат» — LibCat.ru создана для любителей полистать хорошую книжку и предлагает широкий выбор жанров:

любовные романы фантастика и фэнтези приключения детективы и триллеры эротика документальные научные юмористические анекдоты о бизнесе проза детские сказки о религиии новинки православные старинные про компьютеры программирование на английском домоводство поэзия

Выбрав категорию по душе Вы сможете найти действительно стоящие книги и насладиться погружением в мир воображения, прочувствовать переживания героев или узнать для себя что-то новое, совершить внутреннее открытие. Подробная информация для ознакомления по текущему запросу представлена ниже:

Stanislaw Lem Aden

Aden: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Aden»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Başka bir güneşin dördüncü gezegeni… Altı kişilik mürettebat, yere çakılan uzay gemisinden canlarını kurtarıp güçlükle dışarı çıktıklarında, başka bir dünyada olduklarını biliyorlardı. Ama Aden gezegeni, atmosferinin solumaya uygun olmasına rağmen “başka bir dünya” değildi. Onları ne uzaydan gelenlere tapınan vahşiler karşıladı ne de yıldızlararası iletişime gönüllü bir uygarlığın temsilcileri… Soluk alıp veren dev ağaçlar, bitkileri andıran binalar, doğal labirentler, dev aynalar, “ikiyaşarlı” canlılar, geçitler ve anlam veremedikleri yığınla şey arasında, korkuyla izlerini sürdükleri uygarlığa erişmeye, onunla iletişim kurmaya çalıştılar. İletişim kurmak kolay değildi. Araştırdıkları her yerde, ölümün değişik yüzleriyle karşılaşıyorlardı: Kitle mezarları, su dolu çukurlarda saklanan cesetler, iskeletler… Gezegeni Dünyalı gözleriyle anlamaya çalışan mürettebat, bu farklı uygarlıkla iletişim kurmaya çalışırken, sarsıcı deneyimlerle ve şiddetle yüzleşmek zorunda kalacaktı… Bilimkurgu edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Stanialaw Lem’den, teknolojiye ve iletişime dair felsefi sorularla dolu fantastik bir roman.

Stanislaw Lem: другие книги автора


Кто написал Aden? Узнайте фамилию, как зовут автора книги и список всех его произведений по сериям.

Aden — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Aden», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

“Bu gemi, yirmilik bir akım yükleme oranına göre tasarlandı. Ve ben ekran patlamadan önce okun göstergede nasıl fırladığını kendi gözlerimle gördüm. İbre otuza çıktı.”

“Bizim için ne düşünüyorsun?”

“Neyi kastediyorsun?”

“30 g’lik sabit bir hız düşüşüne biz nasıl dayanabildik?”

“Sabit değil. Ama, maksimumda, evet. Buna rağmen yavaşlatıcılar son kapasitede çalıştı. Nabzı başlatan da buydu zaten.”

“Ama otopilot eşitliği sağlamıştı. Hava kompresörleri yüzünden oldu…” dedi Sibernetikçi, rahatsız bir ses tonuyla. Geminin derinliklerinde bir şeyler yuvarlanmaya başladı. Metal levhanın üstünde demir tekerlekler dönüyordu sanki. Az sonra durdu.

“Hava kompresörlerine kusur bulma,” dedi Mühendis. Motor odasına gitseydik sana gösterebilirdim; onlardan beklenenin beş katını gerçekleştirdiler. Unutma, onlar yalnızca yardımcı üniteler. Her şeyden önce yatakları gevşemişti ve nabız başladığında da…”

“Yankılanma olduğunu mu düşünüyorsun?”

“Yankılanma farklı bir konu. Gerçek şu ki, uzayda birkaç mil süründük. Neptün’deki şu taşıyıcı gibi, hatırladın mı? Motor odasını gördüğünde bana inanacaksın. Sana şu anda orada neler olduğunu söyleyebilirim.”

“Motor odasını görmek için acelem yok. Bu adamları bu kadar geciktiren nedir? Hiçbir şey göremiyorum.”

“Bir ışığımız olacak, endişelenme,” dedi Mühendis. Parinaklarının hâlâ sessiz duran ve kıpırdamayan Kaptan’ın ayakkabısının üstünde olduğunun farkında değildi.

“Motor odasına daha sonra gideriz. Şu anda bu yalnızca zaman öldürmek olur. Başka ne yapabiliriz?”

“Gerçekten buradan çıkamayacağımızı mı düşünüyorsun?”

“Sadece şaka yapıyordum. Her zaman yaparım.”

“Bu kadar yeter,” dedi Kaptan kendine gelerek. “Hangi şartlarda olursa olsun, gerektiğinde, bir acil çıkışı da var.”

“Şu anda da tesadüfen altımızda bulunuyor. Gemi adeta bir hendek kazımış olmalı. Ben dış çıkışın toprağın üzerinde kaldığından bile emin değilim.”

“Aletlerimiz var. Tünel kazabiliriz.”

“Yükleme bölümü ne durumda?”

“Gömülmüş,” dedi Mühendis. “Şaftın içine baktım. Ama tankerlerden biri yarılmış olmalı. En az iki metre yüksekliğinde su var orada. Büyük olasılıkla da radyoaktif.”

“Nereden biliyorsun?”

“Her zaman önce reaktör soğutma sistemi devreden çıkar, bunu bilmiyor musun? Yükleme bölümünü unut. Bu yolu kullanmak zorundayız, tabiî eğer…”

“Eğer bir tünel kazmazsak,” dedi Kaptan yumuşak bir sesle.

“Evet, tabii, bu da mümkün,” diye kabul etti Mühendis ve sustu. Ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Altlarındaki koridordan gelen ani ışık gözlerini kamaştırdı.

’Jambon, kraker, dil, ne isterseniz… Hepsi teneke kutularda! Çikolata bile var ve termoslarımız da burada,” diye seslendi ilk önce tırmanan Doktor. Feneri, kutularla alüminyum tabakları yukarı aktarıp odaya çıkan diğerlerine tuttu.

“Termoslar zarar görmemiş,” dedi Sibernetikçi bardağına kahve doldururken.

“Evet, tenekeler de iyi görünüyor. Ama dondurucu birimler, fırınlar, küçük moleküler synthesizer, su filtreleri… hepsi parçalanmış.”

“Ya arıtma cihazı?”

“O da aynı durumda. Aletlerimiz olsaydı onarabilirdik Ama bu bir kısır döngü: bir onarım robotu için akıma ihtiyacımız var, ama jeneratörü onarmadığımız sürece akım elde edemeyiz ve jeneratörü onarmak için de bir onarım robotu gerek.”

“Evet, kafa yoruyorsunuz bilimci arkadaşlarım. Peki, bize sunacak bir umut ışığınız yok mu?” diye sordu Doktor, krakerlere yağ sürüp, üzerlerine jambon dilimleri dizerken. Yanıt beklemeden devam etti:

“Çocukluğumda okuduğum bilimkurgu kitaplarındaki hikâyeler bizim şu sefil yıkıntıya beş basardı. Ama yine de bize olanlara benzer bir şeyle karşılaşmadım.”

“Çünkü çok bayağı,” dedi Sibernetikçi suratını buruşturarak.

“Evet bu orijinal bir durum — bir tür gezegenlerarası Robinson Crusoe,” dedi Doktor. Termosu kapattı. “Döndüğümde bütün yeteneklerimi kullanıp bunu yazmalıyım.”

Tenekeleri toplamaya başladılar. Fizikçi bunları giysilerin bulunduğu dolaplara atmayı önerdi. Adamlar, kapılar kapanabilsin diye duvara yaslanmak zorunda kaldılar.

“Biliyorsunuz, ambardayken garip bir gürültü duyduk,” dedi Kimyager.

“Nasıl bir gürültü?”

“Bir şeyler gemiyi eziyormuş gibiydi.”

“Bir kaya mı?” diye sordu Sibernetikçi.

“Çok farklı bir şey,” dedi Mühendis. “Atmosfere çarptığımızda dış muhafaza çok yüksek bir ısıya ulaştı. Baş taraf erimeye başlamış olabilir. İşte şimdi de gövdenin bazı bölümleri soğuyor ve değişiyor. Ayrıca iç basınç da artacak. Bundan dolayı gürültü oluyor. Şu an bile duyabilirsiniz. Dinleyin…”

Geminin iç kısmında bir ses daha duydular. Ardından, kısa ve gitgide azalan bir dizi çatlamadan sonra ortalık yine sessizliğe gömüldü.

“Robotlardan biri olabilir mi?” dedi Sibernetikçi umutla.

“Robotların ne durumda olduğunu gördün.”

“Ama rezerv bölümüne bakmadık” Sibernetikçi, platformun çıkıntısına yaslandı ve karanlık koridora bağırdı, “Rezerv robotları!”

Sesi yankılandı. Yanıt ise sessizlikti.

“Gel, şu kapağa iyice bir bakalım,” dedi Mühendis. Bu biraz içbükey tepsinin yanına diz çöktü; ışığı, kenarı boyunca her inçin üstünde gezdirdi. Üzeri küçük çatlaklarla kaplı mühürleri de aynı şekilde inceledi.

“İçerde erime yok. Bu da hiç şaşırtıcı değil, çünkü seramitin ısı iletkenlik oranı çok zayıf.”

“Belki bir kez daha denemeliyiz,” diye önerdi Doktor, dış kapak tekerleğine dokunarak.

“Hiçbir anlamı yok,” dedi Kimyager.

Mühendis elini kapağa koydu ve aniden fırladı.

“Suya ihtiyacımız var! Bol miktarda soğuk suya!”

“Neden?”

“Kapağa dokunun!”

Hepsi aynı anda dokundular.

“Çok sıcak,” dedi biri.

“Şansımız varmış!”

“Bu neye yarayacak peki?”

“Gövde ısınıp genleşti. Ve tabii kapak da. Eğer kapağı soğutursak, büzülecek ve biz de bu durumda açabiliriz belki.”

“Bunu suyla yapamayız. Dondurucu birimlerde hâlâ bir miktar buz olmalı,” dedi Kaptan.

Teker teker, adımlarının yankılandığı koridora adadılar. Kaptan, Mühendis ile birlikte odada kalmıştı.

“Açılacak,” dedi yavaşça, kendi kendine konuşur gibi.

“Eğer eriyip kaynaşmadıysa,” diye mırıldandı Mühendis.

Isıyı tahmin edebilmek için parmağını kenar boyunca gezdirdi. “Seramit 3700 derecenin üstünde erimeye başlar. Koruyucunun en son ne kaydettiğine dikkat etmedin mi?”

“Sonlarda, kadranlar kullanılmaz durumdaydı. Yanılmıyorsam, frenlere asıldığımızda iki bin beş yüzün üzerindeydi.”

“İki bin beş yüz derece çok fazla değil.”

“Evet, ama ya sonra!”

Kimyager’in kızarmış yüzü platform çıkıntısının üzerinden göründü. El fenerini boynuna bağlamıştı. Sallanan ışıkla, elini tuttuğu kovadaki buzlar parladı. Kovayı Kaplan’a verdi.

“Bir dakika. Nasıl yapmamız gerekiyor…” diyen Mühendis birden durdu ve “Hemen dönerim,” dedikten sonra karanlıkta kayboldu.

Koridorda yine ayak sesleri duyuldu. Doktor, üstünde buzlar yüzen iki kova suyla geldi. Fizikçi ile birlikte kapağa su dökerlerken kimyacı onlara ışığı tuttu. Su, yerden koridora aktı. On defa kadar ıslattıktan sonra kapaktan tiz bir gıcırtı çıktı. Buna çok sevindiler. Mühendis geri geldi; göğsüne, giysilerin birinden aldığı bir reflektörü bağlamıştı. Bu ışıkta her şey daha parlak görünüyordu. Kontrol odasından aldığı bir kucak dolusu plastik parçasını yere döktü. Buzları, Fizikçi’nin getirmeye devam ettiği plastik parçaları, hava yastıkları ve kitaplarla korumaya çalışarak, kapağın üstüne doldurmaya başladılar. Nihayet, sırtları ağrımaya başladığında ve sıcak metalin çok çabuk erittiği buzlardan yalnızca bir miktar kaldığında, Sibernetikçi her iki eliyle de tekerleği tuttu.

Читать дальше
Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Aden»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Aden» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё не прочитанные произведения.


Gena Showalter: Intertwined
Intertwined
Gena Showalter
Gena Showalter: Unraveled
Unraveled
Gena Showalter
Arkadi Strugatski: İktidar Mahkumları
İktidar Mahkumları
Arkadi Strugatski
D. Reynolds: Aden
Aden
D. Reynolds
Agatha Christie: 16.50 Treni
16.50 Treni
Agatha Christie
Arthur Clarke: Kara Güneş
Kara Güneş
Arthur Clarke
Отзывы о книге «Aden»

Обсуждение, отзывы о книге «Aden» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.