Javier Salazar Calle - Ndura. Ormanın Oğlu

Здесь есть возможность читать онлайн «Javier Salazar Calle - Ndura. Ormanın Oğlu» — ознакомительный отрывок электронной книги совершенно бесплатно, а после прочтения отрывка купить полную версию. В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: unrecognised, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Ndura. Ormanın Oğlu: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Ndura. Ormanın Oğlu»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

İspanya'da 2014'ün en iyi gençlik romanı! Hiçbir özel bilgi ve becerisi olmayan biri olarak, uçağı yere çakıldıktan sonra kendini balta girmemiş bir ormanın ortasında bulur ve karşısına çıkacak tüm zorluklardan sağ kurtulmak için çok çabuk öğrenmek zorunda kalır. Sınırlarınızı zorladığınızda neler yapabileceğinizi size gösteren bir hikaye.
El Conomista tarafından 2014'ün en iyi gençlik romanı seçildi! Sıradan, biri, herhangi birimiz balta girmemiş bir ormanın ortasında kendimizi birden bire yaşamla ölüm arasındaki çizgide bulursak nasıl hayatta kalacağımızı biliyor muyuz? Namibya'daki rahatlatıcı tipik bir fotoğraf safarisi tatilinden dönerken Kongo Cumhuriyeti'nde bulunan Ituri Ormanı'ndaki isyancılar tarafından uçağı düşürüldüğünde beklenmedik olağandışı bir ölüm kalım savaşına sürüklenen öykümüzün kahramanı kahramanının karşı karşıya kaldığı basit ikilem de tam olarak bu. Burada tek düşman doğa, tek sorun da hayatta kalma savaşı değil. Klasik bir tat yakalayan bir macera romanı olan bu kitap gerçeklikten mükemmel bir kaçış sağlıyor ve karşılaştığı zorluklarda kahramanımızın hissettiği ıstırap ve ümitsizliği okuyucuya tam anlamıyla hissettiriyor. Bu kitap kişinin hayatta kalma savaşındaki heyecan ve gerginlikleri, tarih boyunca tüm kahramanların tecrübe ettiği psikolojik yıpranmayı ve hayvanları, bitkileri ve insanlarıyla doğal çevrenin derinlemesine bir incelemesini çok doğal bir şekilde harmanlıyor. Ayrıca sınırlarımızın nerede başladığına ilişkin algımızın bazen olumlu yönde bazen de olumsuz yönde olmak üzere genellikle yanlış olduğunu bize öğretiyor.
Translator: Abdullah Karaakın

Ndura. Ormanın Oğlu — читать онлайн ознакомительный отрывок

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Ndura. Ormanın Oğlu», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

“Javier,” diye seslendiğini duydum AIex’in.

Uykumdan afallamış hâlde kalkıp “Efendim? Neredesin?” dedim.

“Javier,” dendiğini duydum yine.

Huzursuzluk, heves ve arkadaşımı görmenin gergin heyecanıyla dönüp etrafıma baktım. Ta ki Alex’in öldüğünü ve benim de ormanın göbeğinde çaresiz yapayalnız kaldığımı hatırlayana kadar. Kimsenin yardımıma koşabilecek olmaması, içimdeki acıyı, umutsuzluğumu paylaşacak birinin olmaması beni korkutuyordu. Paniğin beni ele geçirmesine izin veremezdim, hayatta kalmak için kötü düşünceleri aklımdan çıkarmak zorundaydım ama yapamadım. Boğucu bir yalnızlık hissi beni korkuya daha da teslim olmaya zorladı.

“Javier, Javier.”

Adımı seslenişi gece boyunca bitmedi, bir şey sorar, beni bir şeye davet eder gibiydi. Ne yöne gideceğimi bilsem onunla giderdim.

2. GÜN

ORMANIN HARİKALARINI KEŞFEDİŞİM

“Hayır, öldürme onu!” diye bağırdım ağaçtan küt diye düşüp yere çarpmama neden olan şiddetli bir titremeyle.

Ağaçtan düşmenin verdiği acıya aldırış etmeden kendi kuruntumdan kurtulmak için bir o yana bir bu yana silkindim. Aklım tamamen bulanmış hâlde etrafıma bakındım ve yaralı bir hayvan gibi inleyerek yere çömelmiş şekilde bir an öylece kaldım. Tutulmuş sırtımı ovarken gördüğümün sadece bir kâbus olduğunu, ama çok gerçekçi bir kâbus olduğunu, fark ettim çünkü rüyamda Juan’ın ölümü ve uçak kazasını yeniden yaşamış, Alex’in hareketsiz bedenini yeniden kollarıma almıştım. Alnımdan boncuk boncuk terler akıyor, ellerim titriyordu. Bir süre derin derin nefesler aldıktan sonra yola devam etmeye karar verdim. Tek dileğim hayatımdan bir parçayı kaybettiğim uçaktan olabildiğince uzaklaşmaktı. Geçmişim berbat olmuş, geleceğimi ise kasvet bürümüştü.

Uyuduğum pozisyondan mı, ağaçtan düştüğümden mi yoksa her ikisinden mi bilinmez, sırtım bayağı bir ağrıyordu ve pek tadım yoktu. Sızlanmaya devam ederek çantaları almak için ağaca geri tırmandığımda yiyecek dolu olan çantanın kayıp olduğunu fark ettim. Şaşkınlıktan sarsılıp az kalsın ağaçtan tekrar düşüyordum. O çanta olmadan hiçbir şey yapamazdım. Beni bir korku sardı, dallar arasında çantayı aradım ve tam da artık bulamayacağım derken yere düşmüş ve içinde ne var ne yoksa etrafa saçılmış olduğunu gördüm. Muhtemelen ya ağaçtan düşerken benimle birlikte sürükleyip ya da gece uykumda dönüp çantayı aşağı ben atmıştım. Öteki çantayı omzuma takıp dikkatle aşağı indim ve görebildiğim ne varsa topladım: üç kutu meşrubat, bir tane soğuk sandviç, yarısı yenmiş ve her yerini karınca talamış birkaç kurabiye, salatada kullanmalık paket tuzların olduğu bir kutu ve sonradan ayva dolu olduğu anlaşılan iki kutu. Hayvanlar götürmüş olacak ki gerisi kaybolmuştu. Ben de çantanın gece düştüğü sonucuna vardım.

Elimdekileri sayarak işime neyin yayıp neleri atabileceğimi görmeye karar verdim. Gereksiz ağırlık taşımak saçma gelmişti ve elimin altında ne var ne yok bilmem gerekiyordu. Çantamdan yiyeceğin dışında babama almış olduğum bıçak, ahşap figürlerin tamamı, Orta Afrika gezi rehberi, bir paket peçete, 8X30 ebadında bir dürbün, haki kumaştan bir bez şapka ve bir “I love Namibia” tişörtü çıktı. İlaç kitinde hâlâ yarısı dolu bir kutu aspirin, hiç açılmamış bir kutu ishal ilacı, bir bandaj, üç yara bandı ve birkaç tane mide bulantısı hapı vardı. Tabi bir de belgeler. Juan'ın çantasında da kendi belgeleriyle uçaktan aldığı üç battaniye ve yastık, Svahilice konuşma kılavuzu, güneş gözlüğü, bir şapka, çikolatalar, neredeyse boşalmış bir litrelik plastik su şişesi, bir tane çatal, bir tane büyük birkaç tane de küçük ahşap fil figürü, neredeyse dolu bir sigara paketi ve bir de çakmak vardı.

İki çantayı birden yanıma alamayacağımdan her şeyi daha iyi durumda olan kendi çantama doldurdum ama battaniyelerden birini, çok yer kaplayan bir yastığı ve o ortamda hiçbir işime yaramayacak ahşap figürleri yanıma almadım. Bunları gömüp üzerlerini çer çöple kapladım. Atılacaklardan bazılarını atarken her birinin kime ait olduğunu hatırladım: Elena’ya, aileme ve arkadaşlarım Alex’le Juan’a. Tekrar ağlamaya başlamam çok sürmedi çünkü hiçbirini bir daha göremeyecektim. Tabi Alex’le Juan’ı çok geçmekten görürdüm; cennette ya da artık öldükten sonra nereye gidiliyorsa orda.

Çikolatalar sıcaktan tamamen erimişti, ben de hepsini birden yiyerek ambalajlarını yalayıp tertemiz ettim. Tatları inanılmaz güzel geldi. Şişede kalan azıcık suyu da içtim. O esnada durup bir sonraki adımımı düşünmek zorunda olduğumu fark ettim. Aklıma bazı sorular geldi: İsyancılar hayatta kaldığımı biliyor muydu? Nereye gitmeliydim?

İlk soruya hiçbir cevabım yoktu. Belki beni gören yolculardan birine itiraf ettirmişlerdi, belki etrafı kolaçan edip izimi ya da içtikten sonra (o an tek düşündüğüm şey kaçmak da olsa çok büyük bir hata yapıp) yere attığım meşrubat kutusunu bulmuşlardı, belki dört bir yana dağılmışlardı ve her şekilde beni bulacaklardı ya da belki hiçbir şey bilmiyorlardı. Ne olursa olsun artık daha dikkatli olmak ve nereye gidersem gideyim mümkün olduğunca az iz bırakmak zorundaydım.

Gideceğim yöne gelince, uçak döne döne inerken ufukta, ormandaki kocaman bir açıklıkta bir kasaba gördüğümü hatırlar gibiydim. Bilmediğim şeyse orasının isyancıların üssü olup olmadığıydı fakat bize saldırdıkları tarafa çok yakın olduğundan bu ihtimal çok olasıydı. Afrika’nın güneyinden kuzeyine doğru gitmekte olduğumuzdan, kuzeye ilerlemeyi sürdürürsem ormanın sonuna ulaşıp başka bir ülkeye geçeceğimi ve yardım bulma olasılığımın artacağını hesap ettim. Arkadaşlarımı çok özlemiştim. Alex'in içi içine sığmayan heyecanı, iyimserliği ve neşesi ile Juan’ın serinkanlı analitik düşünme kabiliyeti, sükûneti ve bir sorunla karşılaştığı zaman kullandığı karar alma becerileri tam o anda çok da işe yarardı. O an yanımda olmalarına, hiç yoktan peyda olmuş bu kaçışı olmayan belayla yüzleşmem için bana cesaret vermelerine nasıl da ihtiyacım vardı! İçinde bulunduğum durum onlarla çok daha kolay bir hâle gelirdi, hatta eve döndükten sonra anlatacağım bir macera bile olurdu ama onlar ölmüş, öldürülmüş, sinir bozucu sinekler gibi itlaf edilmiş, hayatlarının baharında soldurulmuşlardı. Bense her şeye rağmen hayatta kalmak mecburiyetindeydim. Şerefsizler, o… çocukları! Sakin, Javier, sakin! Sakinliğimi korumak zorundaydım, bir nebze de olsa şansım olsun istiyorsam tek seçeneğim buydu. Pekâlâ, güneş doğudan yükselip batıdan batar, yani eğer aşağı yukarı şu taraftan doğmuşsaaa… şu taraftan batmıştır. Bu yön bulma yöntemiyle bir yere varırsam kabiliyetle falan alakası olmaz, tam bir mucize olurdu. Her neyse, emin olmak için görebildiğim en yüksek ağaçlardan birine tırmandım.

Basamak olarak kullanabileceğim bir sürü dal olduğundan tırmanması kolaydı ancak yükseklere çıktıkça dallar hem küçüldü hem de yumuşadı, ben de dalların en geniş ve dayanıklı kısımları olan diplerine basmaya özen gösterdim. Etrafındaki ağaçların çoğunu gölgede bırakan bir ağaçtı bu ve neredeyse tepesine vardığımda gözlerimin önüne serilen manzara korku vericiydi. Her yanı halı gibi kaplamış, zeminin hatlarına göre dalga misali bir yükselip bir alçalan yeşil bir deniz, uzayıp giden muazzam bir canlılık… Sayısız ağacın tepe yapraklarının oluşturduğu o sık dokunmuş halıdan yalnızca diğerlerinden çok daha uzun olan tek tük ağaç çıkıntı yapıyordu. Nereye baksam ağaçların tepelerini görüyordum, sonu yok gibiydi. Dürbünle bile hangi yöne baktıysam ağaçtan başka bir şey göremedim. İşin aslı, bunun yön tayin etmemde pek bir faydası olmadı. Ağaçtan inip Juan’ın çantasını içindekilerle birlikte, devrilmiş bir ağaç gövdesinin altına yarı gömülü şekilde sakladım. Son anda Elena için aldığım zürafayı yanıma almaya karar verdim çünkü onu bir daha görecek olursam verecek bir hediyem olmasını istedim. Buradan geçtiğime işaret edecek açık bir iz bıraktım mı diye son bir kez etrafa bakınıp yeteri kadar ikna olduktan sonra çok da fazla ümitlenmeyerek yürümeye koyuldum. Arkadaşlarıma ciddi ciddi ihtiyacım vardı!

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Ndura. Ormanın Oğlu»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Ndura. Ormanın Oğlu» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Javier Salazar Calle - Sumalee. Storie Di Trakaul
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Figlio Della Giungla
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Fiul Pădurii.
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Aventurile Lui Alex Și Alvaro
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Sohn Des Urwalds
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Son Of The Forest
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - As Aventuras De Alex E Álvaro
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Fils De La Forêt
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Filho Da Selva
Javier Salazar Calle
Отзывы о книге «Ndura. Ormanın Oğlu»

Обсуждение, отзывы о книге «Ndura. Ormanın Oğlu» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x