Javier Salazar Calle - Ndura. Ormanın Oğlu

Здесь есть возможность читать онлайн «Javier Salazar Calle - Ndura. Ormanın Oğlu» — ознакомительный отрывок электронной книги совершенно бесплатно, а после прочтения отрывка купить полную версию. В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Жанр: unrecognised, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Ndura. Ormanın Oğlu: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Ndura. Ormanın Oğlu»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

İspanya'da 2014'ün en iyi gençlik romanı! Hiçbir özel bilgi ve becerisi olmayan biri olarak, uçağı yere çakıldıktan sonra kendini balta girmemiş bir ormanın ortasında bulur ve karşısına çıkacak tüm zorluklardan sağ kurtulmak için çok çabuk öğrenmek zorunda kalır. Sınırlarınızı zorladığınızda neler yapabileceğinizi size gösteren bir hikaye.
El Conomista tarafından 2014'ün en iyi gençlik romanı seçildi! Sıradan, biri, herhangi birimiz balta girmemiş bir ormanın ortasında kendimizi birden bire yaşamla ölüm arasındaki çizgide bulursak nasıl hayatta kalacağımızı biliyor muyuz? Namibya'daki rahatlatıcı tipik bir fotoğraf safarisi tatilinden dönerken Kongo Cumhuriyeti'nde bulunan Ituri Ormanı'ndaki isyancılar tarafından uçağı düşürüldüğünde beklenmedik olağandışı bir ölüm kalım savaşına sürüklenen öykümüzün kahramanı kahramanının karşı karşıya kaldığı basit ikilem de tam olarak bu. Burada tek düşman doğa, tek sorun da hayatta kalma savaşı değil. Klasik bir tat yakalayan bir macera romanı olan bu kitap gerçeklikten mükemmel bir kaçış sağlıyor ve karşılaştığı zorluklarda kahramanımızın hissettiği ıstırap ve ümitsizliği okuyucuya tam anlamıyla hissettiriyor. Bu kitap kişinin hayatta kalma savaşındaki heyecan ve gerginlikleri, tarih boyunca tüm kahramanların tecrübe ettiği psikolojik yıpranmayı ve hayvanları, bitkileri ve insanlarıyla doğal çevrenin derinlemesine bir incelemesini çok doğal bir şekilde harmanlıyor. Ayrıca sınırlarımızın nerede başladığına ilişkin algımızın bazen olumlu yönde bazen de olumsuz yönde olmak üzere genellikle yanlış olduğunu bize öğretiyor.
Translator: Abdullah Karaakın

Ndura. Ormanın Oğlu — читать онлайн ознакомительный отрывок

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Ndura. Ormanın Oğlu», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Basi!2 Basi!” diye bağırdı isyancılardan bazıları onu fark edince.

Juan tam açıklığın kenarına ulaşmak üzereyken, liderleri gibi duran adam “ Nifyetua! 3” diye bağırdı.

Adamlardan ikisi Juan’ın arkasından hemen ateş etti. Kurşunlardan biri kulağımda ıslık çalarak yanımdan geçti. Başımı eğerek, sanki bu beni kurşunlardan koruyacakmış gibi aptal bir düşünceye kapılıp gözlerimi sımsıkı kapadım. Juan benim olan biteni izlediğim yerden yalnızca üç metre ötede dizlerinin üzerine düştü ve tamamen yığılıp kalmadan önce, yerde çömelmiş duran bana bakmayı başarıp son gülümsemesini bana bahşetti.

Nitoka, maarusi!” diye bağırmaya devam ettiler uçağa doğru.

Çığlık atmamak için çok büyük çaba sarf etmem gerekmedi çünkü tamamen dilim düğümlenmiş, felç olmuştum. O hâlde ne kadar kaldım bilmiyorum ama hareket kabiliyetimi tekrar kazandığımda, sadece bir tek çıkış yolum kaldığını biliyordum: canımı kurtarmak için koşup kaçmak. İki sırt çantasını da alıp gür ormanın içine doğru mümkün olan en gizli şekilde yürümeye çalıştım fakat bunda çok da başarılı olamadım çünkü tökezliyordum ve tüm bedenim acıdan bitap düşmüştü, vücudumu tam anlamıyla kontrol etmekten acizdim. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama hayatta kalma ihtimalimi en üst düzeyde tutmak istiyorsam kendimi o vahşilerden mümkün olduğunca uzaklaştırmam gerektiği ortadaydı.

Korkunun, hem de ölüm korkusunun sürüklemesiyle, bacaklarım artık kaldıramayıncaya kadar yaklaşık iki saat yürüyüp kendimden geçerek yere yığıldım. Çantalar sanki taşla doluydu. Sol dizimde derinden gelen bir ağrı hissettim; futbol oynarken sakatlandığımdan beri dizim hiçbir zaman tam iyileşmemişti ve zorladığım zaman hâlâ ara ara sıkıntı çıkarıyordu. Çantamı açıp bir gazoz aldım. Hâlâ biraz soğuk gibiydi, açıp kana kana içtim. Terden sırılsıklam olmuştum, çenemden sel gibi ter akıyordu, sanki yağmur yağmış ya da havuzdan yeni çıkmış gibiydim. Hava almaya ihtiyacım olduğundan derin derin nefes almak için ağzımı açtım. Elimdeki içeceği fazla hızlı içip boğazıma kaçırınca şiddetli bir öksürük nöbetine tutuldum. Boğuluyor gibi oldum. Hâlâ biraz kesik kesik nefes alarak da olsa kendimi toparladığımda çevremdeki ışığın azaldığını fark ettim, hava kararıyordu. Alex kazada ölmüş, Juan kurşunlarla delik deşik edilmişti; en yakın iki arkadaşım hiç anlamadığım ve zerre umurumda olmayan salak saçma bir iç savaşta bir anda yitip gitmişti. Niye birbirlerini öldürmüyorlar? Neden biz? Neden ölenler arkadaşlarım Alex’le Juan olmak zorunda? Piç kuruları! Bana bıraksalar tekmili birden yok olup gitsin, hiç karışmam. Onlar yüzünden şimdi bu boktan, nemli, bunaltıcı ve boğucu yerde, arkadaşlarım olmadan tek başıma kaldım. Neden ben? Neden onlar? O vahşilerin makineli tüfeklerle vurduğu Juan'ın ölümü sanki bir film sahnesiymiş gibi kafamda tekrar tekrar dönüyordu. Bana attığı o son bakışta gözlerindeki ışığın sönüşü… Düşünmemeye, zihnimin derinlerine itmeye çalışsam da başaramadım. Daha birkaç saat önce birlikte seyahatimizin anılarını anlatıp gülüşüyorduk ama şimdi…

Ne kadar olduğunu hatırlamıyorum, bir süre ağladım ama çok iyi geldi. Nihayet ağlamaktan kendimi alabildiğimde kendimi çok daha iyi hissediyordum. Yani, en azından daha sakindim. Hava iyiden iyiye kararıyor, loş orman karanlığa teslim oluyordu. Uyuyacak bir yer bulmak zorundaydım. En çok isyancılar beni bulur çekincesiyle yerde uyumaktan korkuyordum ama yılanlar, uluyan maymunlar ve kim bilir daha ne türlü vahşi aç yaratıkla ağaçta uyuma fikri de pek iç açıcı gelmiyordu. Bir karar vermek zorundaydım. Yılanlar mı silahlı öfkeli adamlar mı? Yılanlar kötünün iyisi gibi geldi, en azından henüz bana bir zararları dokunmamıştı. Benim tırmanabileceğim ama yılanları zorlayabilecek, bir de biraz kurulup uyuyabileceğim bir yeri olan bir ağaç aramaya başladım.

Etrafta inanılmaz çeşitli ağaç ve bitkinin olduğunu da tam o sırada fark ettim. En küçük ve ufacık bitkilerden, boyu 50 metreyi aşan, gövdesi diğerlerinin hepsinden büyük olan ve nerede bittiğini bile göremediğiniz ağaçlara kadar birçok farklı türden oluşan müthiş çeşitlilikte bir bitki örtüsü her yerden fışkırıyordu. Aralarında küme küme sık çiçekleri ve boyları birkaç metreye varan saçaklanmış renkli yapraklarıyla upuzun palmiye ağaçları da vardı 4. En üstte boyları 30 metreye varan ağaçlarla bunlardan bile uzun ağaçlardan oluşan bir tabaka, onun altında bizim mezarlıklara diktiğimiz servilere benzer uzayıp giden şekilleriyle 10 – 20 metrelik ağaçlardan oluşan bir ikinci tabaka, ışığın çok az ulaşabildiği en altta da 5 – 6 metrelik ağaçlardan oluşan bir tabaka vardı. Bir de çalılıklarla tek tük de olsa birkaç genç ağaççık görülüyordu; bir yosun tabakası yer yer çalılıkların neredeyse tamamını kaplamıştı ve her yanda tüm ağaç gövdelerine tırmanıp dallardan sarkan bir odunsu sarmaşık (liyan) deryası vardı. Her yer çiçek her yer meyveydi ama genelde en yükseklerde oldukları için ben yetişemiyordum. Her türden hayvan da vardı; kolay kolay görünmeseler de ben kuş cıvıltılarını, maymunların tiz çığlıklarıyla onlardan biri geçince başımın üzerinde sallanan dalları, her tarafta çiçeklerin etrafında vızıldayan böcekleri, hatta uzaktan uzağa da olsa bazı kara hayvanlarının ayak seslerini duyabiliyordum. Dört bir yanda kelebekler ve envaiçeşit böcek kıpır kıpır dolanıyordu. O durumda olmasam öylesi güzel bir yerin tadını çıkarırdım ama o an her şey hayatta kalmamın önünde potansiyel bir engeldi. Tabi bir de her şey beni korkutuyordu.

Kısa bir arayışın ardından işimi görür gibi duran bir ağaç bulup sırtımda iki çantayla tırmandım. Çantalar inanılmaz bir şekilde ağır geliyordu ve dizim de biraz ara vermem için yalvarıyordu. Kendimi güvende hissedecek ama gece düşersem ölmeyecek ya da ciddi şekilde yaralanmayacak kadar yükseğe tırmandığımda neredeyse birbirine paralel şekilde yan yana uzayan iki ağır dalın arasına elimden geldiğince sokuldum ve uçaktan getirmiş olduğum küçük örtülerden biriyle üzerimi biraz örtüp ötekini de yastık yaptım. Her zamanki gibi kendilerine özgü bir şekilde gökte debelenircesine kanat çırpıp içgüdülerini kullanarak delirmiş gibi pır pır uçuşan devasa sayıda büyük ve koyu kahverengi yarasa görülüyordu 5. Nasıl sayılırlardı bilmiyorum ama binlercesi olsa gerekti. Çoğunlukla palmiye ağaçlarında duraklıyorlar ve zannedersem onların meyvelerini yiyor ya da meyveleri yiyen böcekleri avlıyorlardı.

On beş yirmi dakikalık kısa nöbetler hâlinde herhâlde iki saat kadar uyumuşumdur. Dört bir yandan gelen sesler rahat vermedi; ayak sesleri, insan sesleri, gaklamalar, acı çığlıklar, vızıltılar, fısıltılar ve durmadan bir yükselip bir alçalan mırıltılar duyup durdum. Birkaç kez bir çocuğun canhıraş ağlamalarını ve fillerin hortumlarını öttürdüğünü duyduğumu bile zannettim. Bunlarının tümü gerçek miydi yoksa ben kafamda mı kuruyordum bilmiyorum. Zaman zaman, uyku arasında vahşi bir yaratık beni mideye indirecekmiş gibi huzursuz edici bir kükreme duyuyordum. Bazen de ıstıraptan soluğum kesiliyor, neredeyse gerçekten canım acıyana kadar kalbimde bir sıkışma hissediyordum. Etrafımdaki her ses, her hareket, her şey bir işkence gibi, aniden bastıran bir boğulma hissi gibi geliyordu. Birazcık uykuya dalabildiğim an bir şey oluyor, korku içinde uyanıyordum. Bazen kasvetli gecenin karanlığında parlayan gözler gördüğümde moralimi bozmamak adına gözlerin sadece bir baykuşa ya da o bölgede bulunan kuş türlerinden birine ait olduğunu düşünmeye çalışsam da moralimi yüksek tutma çabalarım kısa sürdü; sonrasında kedigiller ailesinin niyeti bozmuş üyeleri ya da avlanmakta olan tehlikeli bir yılan görüp durdum. Zaman zaman da yakınlardan gelen silah sesleriyle kesik kesik patlamalar duyuyordum ama dikkatle dinlediğimde aslında duyacak hiçbir şey olmadığı ortaya çıkıyordu.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Ndura. Ormanın Oğlu»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Ndura. Ormanın Oğlu» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Javier Salazar Calle - Sumalee. Storie Di Trakaul
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Figlio Della Giungla
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Fiul Pădurii.
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Aventurile Lui Alex Și Alvaro
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Sohn Des Urwalds
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Son Of The Forest
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - As Aventuras De Alex E Álvaro
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Fils De La Forêt
Javier Salazar Calle
Javier Salazar Calle - Ndura. Filho Da Selva
Javier Salazar Calle
Отзывы о книге «Ndura. Ormanın Oğlu»

Обсуждение, отзывы о книге «Ndura. Ormanın Oğlu» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x