Alvin namına olduğu kadar kendi hesabına da şaşırmış olan Rorden bile sonuçtan memnundu. Durum çok daha fazla sarpa sarabilir, sonuç çok daha kötü olabilirdi.
Bir ses, daha önce hiç duymamış olduğu bir ses aynı anda hem Rorden’in hem de üyelerin damarlarındaki kanı dondurdu.
— Lys’e giden yolu kapamak hakkını kim verdi size?
Bu Alvin’in sesiydi ve Rorden bu sesi duyunca felaketin, bir süre ertelenmiş olan felaketin sonunda yine de gelip çattığını anladı.
Hilesinin başarısı Alvin’e sadece bir anlık bir mutluluk vermiş, sonra başkan kararı açıklayıp da Alvin planlarının tüm çabalarına rağmen boşa gittiğini anladıkça, bu mutluluk yok olup gitgide kabaran, katran gibi koyu bir öfke almaya başlamıştı. Lys’te Seranis de kendisine bir ültimatom vermişti ama zafer, tadı hâlâ damağında olan zafer yine de onda kalmıştı. Şimdi burada Diaspar’da da isyan bayrağım çekecek, ucunda ölüm bile olsa bu sarsak ihtiyarlara el mi yaman, bey mi yaman gösterecekti.
Bu kez yanında kendisine yardım edecek bir robot yoktu. Sonucun ne olacağım bilmiyordu. Bilmiyordu ama kendilerini Diaspar’ın hâkimleri sanan bu ahmak ihtiyarlardan yine de korkmuyordu. Kentin asıl hâkimlerini görmüş, konuşmuştu. Yer altına gömülü dünyalarının gözleri körleştiren ışığı altında, kulakları sağırlaştırıcı sessizliği içinde konuşmuştu. Alvin o ana dek bürünmüş olduğu kuzu postunu üzerinden atıp gerçek yüzünü gösterince, bön safdil Alvin’in yerine gerçek Alvin, şeytana bile külah giydirecek Alvin gözüküp konuşunca, sorusunu yineleyince, konsey üyeleri neye uğradıklarını anlamadılar.
— Evet. Lys’e giden yolu kapamak hakkını kim verdi size?
Konsey üyeleri pusulayı büsbütün şaşırmış, salonu derin, iğne düşse duyulur bir sessizlik kaplamıştı. Jeserac’a gelince bıyık altından gülümsemekteydi. Bu Alvin’i o da pek tanımamaktaydı ama bu Alvin ilk başta konuşmuş, olan Alvin kadar geri zekâlı değildi hiç olmazsa.
Başkan bu meydan okuyuşu önce duymazdan gelmeye çalıştı. Tonuyla vurgusundaki şiddete rağmen bunun masum bir sorudan daha fazla bir şey, bir hesap sorma olduğuna bir türlü inanamamakta, belki de inanmak istememekteydi.
Başka çıkar yol olmadığını görünce tumturaklı bir tavırla yanıtladı.
— Nedenlerini burada açıklamamıza imkân olmayan yüksek politika ile ulusal menfaatlerimizin…
İpin ucunu kaybettiği için bir süre duraksadı.
— Bununla beraber bu nedenlerden birisinin Diaspar’ı diğer kültürlerin zararlı etkileri dışında tutmak, yabancı uygarlıklarına kokuşmuşluğundan korumak olduğunu söyleyebilirim.
Bu sözlerden sonra Alvin’e hem babacan hem de biraz tasalı bir tavırla bakıp gülümsedi ama Alvin oralı bile olmayıp büsbütün soğuk bir tavırla karşılık verdi.
— İnanılır gibi değil. Lys’te de Diaspar için aynı şeyin, hem de tıpatıp aynı şeyin söylenmesi inanılır gibi değil.
Üyelerin yüzlerinin sıkıntıdan gitgide gölgelendiğini, sarktığını görmekten özel bir mutluluk duyup davranmalarına imkân vermeden devam etti.
— Lys Diaspar’dan çok daha büyük. Kültür düzeyi de Diaspar’ınkinden düşük değil. Hem de hiç değil. Lys varlığımızı bildiği halde varlığını açıklamadı. Dediğiniz gibi diğer kültürlerin zararlı etkisi dışında kalmak, yabancı uygarlıkların kokuşmuşluğundan korunmak için açıklamadı. Her iki taraf da aynı iddiayı ileri sürdüğüne göre her iki tarafın da yanıldığı açık değil mi?
Çevresine umutla baktı ama etrafındaki kapalı, somurtuk yüzlerde anlayışa benzer bir şey göremedi ve bu ölü balık gözlü, donuk, dünya yıkılsa kılları kıpırdamaz ihtiyarlara karşı duyduğu öfke birden doruğa ualşıp kalbi öyle bir çarpmaya, şakakları öyle bir atmaya başladı ki gözleri karardı ve bir an için düşüp bayılacağım sandı.
Öfkesini bastırıp tekrar konuşmaya başladığında sesi artık hem buz gibiydi hem de çok açık bir küçümsemeyle doluydu. Konsey üyelerinin en vurdumduymazının bile rahatça anlayabileceği bir küçümseme ile doluydu.
— Atalarımız yıldızlara kadar ulaşan bir imparatorluk kurmuşlardı. Atalarımız yıldızlara kapı komşularına gider gibi gidip gelmekteydiler ama bizler, torunları, kentimizin duvarları dışına çıkmaya bile cesaret edememekteyiz. Nedenini açıklamamı ister misiniz?
Kimseden bir ses çıkmayınca konuşmasını sürdürdü.
— Korktuğumuz için. Ta tarihimizin başlangıcında olan bir şeyden korktuğumuz için. Uzun süre öncesinden tahmin ettiğim bu gerçeği, İstilacıları, Lys’te öğrendim. Ama İstilacılar yüzünden Diaspar’da mı saklanacağız? Diaspar’ın dışında hiç, ama hiçbir şey olmadığını iddia ederek iflah olmaz ödlekler gibi ebediyen Diaspar’da mı kalacağız? İstilacılar bizi yarım milyon yıl önce gerisin geriye sürdüğü için, Yer Yuvarlağına sürdüğü için artık hep esir, hep mahkûm mu yaşayacağız?
Parmağını tam yaraya, tam da gizli korkuların üstüne basmıştı. Hiçbir zaman duymamış olduğu, duymadığı için de bir türlü anlayamadığı korkularına. Artık istedikleri gibi hareket edebilirler, Alvin’i ister asar, ister keserlerdi. Alvin’e gelince, hiç olmazsa içini dökmüştü. Son bir bağımsızlık hareketiyle başkana döndü.
— Artık gidebilir miyim?
Başkan gidebileceğini konuşmadan, başını hafifçe öne doğru sallayarak belirtti. Büyük kapılar Alvin’in önünde sessizce açılıp kapandı ve kapanmalarından çok, çok sonra da fırtına patlak verip, konsey salonunu allak bullak etti.
Başkan fırtınanın yatışmasını bekledikten soma Jeserac’a döndü:
— Bana önce sizin görüşünüzü almam gerekiyor gibi geliyor. Ne dersiniz?
Jecerac herhangi bir açık vermemek için iyice düşündükten sonra ağır ağır konuştu:
— Her şey yeterince açık değil mi? Alvin şimdi Yarlan Zey’in mezarına giden yolun yarısını almıştır bile. Hayır. Müdahale etmemeliyiz. Bana gelince, beni pek takmamasına rağmen onu kaybetmek bana yine de çok acı gelecek.
Hafifçe göğüs geçirdi.
— Benim için dünya bir yana, Alvin Loronei bir yanaydı çünkü.
RORDEN, Konsey salonundan ancak bir saat sonra çıkabildi. Bu bir saatlik gecikmeden ötürü çok geç kalmış olduğunu bildiği için bürolarına girdiğinde üzüntüden içi içini yemekte, ne yapacağını bilememekteydi. Alvin’in bir haber bırakıp bırakmadığını araştırırken bir yandan da önündeki yılların, Alvin’siz yılların ne denli boş, sönük yıllar olacağını ilk defa için derinden derine anlamaktaydı.
Alvin bir haber bırakmıştı ve bu haberin içeriği hiç de beklediği gibi değildi. Öyle ki Rorden mesajı birkaç defa üst üste okuduktan sonra bile gözlerine hâlâ inanamamaktaydı.
«Derhal Loranne kulesine gelin!»
Loranne kulesine daha önce ancak bir kere, Alvin güneşin batışını seyretmek için sürüklediğinde gitmiş ve gruba hayran kalmıştı. Ama hemen ardından da öyle bir dehşete, gecenin çölü kaplamaya başlayan gölgesi karşısında öyle bir dehşete kapılmıştı ki, Alvin’in yalvarmalarına rağmen ardına bile bakmadan kaçmış ve bir daha kuleye asla, asla ayak atmamaya yemin etmişti.
Ama bu yemine rağmen şimdi yine kulede, yine o soğuk rüzgâra karşı, duvarlarından yatay havalandırma şaftlarının çıktığı odadaydı. Alvin ortalıkta yoktu ama Rorden seslenir seslenmez karşılık verdi:
— Korkuluktayım. Orta şafttan geçip gelin.
Читать дальше