Agatha Christie - 16.50 Treni

Здесь есть возможность читать онлайн «Agatha Christie - 16.50 Treni» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: İstanbul, Год выпуска: 2004, ISBN: 2004, Издательство: Altın Kitaplar, Жанр: Классический детектив, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

16.50 Treni: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «16.50 Treni»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Sıradan bir günde, her şeyin olması gerektiği gibi olduğu bir anda inanılmaz bir olay yaşanır.
Yan yana gelen iki trende ancak korku filmlerinde rastlanacak türden bir cinayet vakası yaşanmaktadır. Ve tüm bunların tek tanığı bir kadındır.
Elspeth çaresizlik içinde baktığı vagonun penceresinden bir adamın bir kadının boğazını hunharca sıktığını görür. Zavallı kadının bir süre sonra cansız bedeni yere yığılır ve o anda tren hareket eder.
Bu düğümü çözebilecek tek kişi Jane Marple’dan başkası değildir. Ve belki de Elspeth’e inanacak tek kişi… Çünkü ortada ne şüpheli, ne başka tanık, ne de ceset vardır.

16.50 Treni — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «16.50 Treni», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Marple. “Ama bu delil sayılmaz, değil mi? Bugün artık herkesin her yerden istediği kadar kart yollayabileceğini düşünüyorum. Bayan Brierly’in ağır bir depresyon geçirdiği zamanları anımsıyorum da. Doktorlar tedavi için bir akıl hastanesine yatması gerektiğini söylemişlerdi, ama o çocuklarının bunu öğrenmelerinden çok korkuyordu. Tam on dört tane kart yazarak onları değişik yerlerden postaya verdirdi, böylece çocuklar annelerinin hastanede olduğunu öğrenemeyecek, tatil için yolculuğa çıktığını düşüneceklerdi.” Dermot Craddock’a dönerek ekledi. “Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değil mi?”

“Evet” dedi Craddock şaşkınlık dolu bakışlarını gizlemeyerek. “Eğer cesedin Martine olduğuna inanmamış olsak, postayla gelen kartı elbette ki mercek altına alırdık.”

“Çok doğru” diye mırıldandı Miss Marple.

“Her şey uyumluydu” dedi Craddock. “Üstelik bir de Emma’nın aldığı Martine Crackenthorpe imzalı mektup var. Onu yollayan Lady Stoddart-West değil, ama biri yolladı. Birinin kendini Martine olarak tanıtmak ve büyük bir olasılıkla onun kimliğine girerek para koparmak peşine düştüğü kesin. Bunu inkâr edemeyiz.”

“Hayır. Hayır.”

“Sonra üzerinde Emma’nın el yazısı olan, Londra’daki adrese gönderilen mektubun zarfı var. Zarfın Rutherford Hall’da bulunması onun gerçekten de buraya geldiğini gösteriyor.”

“Ama öldürülen kadın oraya gelmedi.” Miss Marple fikrini açıklama gereği duydu. “Sizin kastettiğiniz anlamda orada bulunmadı. O Rutherford Hall’a öldürüldükten sonra getirildi. Trenden demiryolunun yamacına atıldı.”

“Ah, evet.”

“Zarfın asıl kanıtladığı katilin burada olduğu. Sanırım mektubu, kadının diğer evraklarıyla birlikte aldı ve yanlışlıkla zarfı düşürdü. Aslında bunun gerçekten bir yanlışlık olup olmadığını da kendi kendime sorup duruyorum. Müfettiş Bacon ve sizin adamlarınız araziyi dikkatle araştırmış olmalılar; o araştırma sırasında hiçbir şey bulunamadı. Daha sonra birden kalorifer dairesinde bu zarf ortaya çıktı.”

“Bu çok doğal” dedi Craddock. “Yaşlı bahçıvan etrafta uçuşan kâğıtları toparlayıp orada yakmak için biriktiriyor.”

“Çocukların bulabileceği şekilde mi?” diye mırıldandı Miss Marple dalgınca.

“Oraya bulunması için konduğunu mu kastediyorsunuz?”

“Evet, ben bundan kuşkulanıyorum. Göründüğü kadarıyla çocukların araştırmalarında sıranın nerede olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi, hatta onlar buna yönlendirilebilirlerdi bile… Evet, bundan şüpheleniyorum. Bu mektubun bulunmasıyla Anna Stravinska’yı soruşturmaktan tamamen vazgeçtiniz, değil mi?”

Craddock şaşkınlık içinde sordu. “Bütün bunların arkasında onun olabileceğini mi düşünüyorsunuz?”

“Yaptığınız araştırmalarda ulaştığınız sonuçların ve onu soruşturmanızın birini fazlasıyla huzursuz ettiğini düşünüyorum, hepsi bu… Sanırım biri bu araştırmaların yapılmasını istemiyordu.”

“Bir an için birinin kendini Martine olarak tanıtarak para sızdırmak niyetiyle bu mektubu yazdığı varsayımını doğru kabul edersek” dedi Craddock. “Sonra birden herhangi bir nedenle bundan vazgeçti… Peki ama neden?”

“Bu çok ilginç bir soru” dedi Miss Marple.

“Birisi Martine’in Fransa’ya döndüğüne ilişkin bir mektup gönderdi, sonra da onunla birlikte bir yolculuk ayarladı ve onu trende boğarak öldürdü. Bu kadarında hemfikir miyiz?”

“Tam olarak değil” dedi Miss Marple. “Sanırım olayı yeterince basite indirgemiyorsunuz.”

“Basite mi?” diye sordu Craddock. “Beni şaşırtıyorsunuz” diye yakındı.

Miss Marple endişeli bir sesle böyle bir niyetinin olmadığını belirtti.

“Haydi bana açık olarak söyleyin” dedi Craddock. “Öldürülen kadının kim olduğunu bildiğinizi düşünüyor musunuz, düşünmüyor musunuz?”

Miss Marple içini çekti. “Bunu tam olarak ifade edecek sözcükleri bulmak o kadar zor ki! Kim olduğunu bilmediğimi, ama aynı zamanda kim olması gerektiğinden emin olduğumu söylersem, ne demek istediğimi anlatmış olur muyum?”

Craddock başını olumsuzca salladı. “Ne dediğinizi anlamak mı? En ufak bir fikrim bile yok.” Pencereden dışarı baktı. “Lucy Eyelesbarrow sizi görmeye geliyor” dedi. “Neyse, artık gideyim. Bugün hiç havamda değilim, bu haldeyken başarılı, becerikli, zeki bir kadınla bir arada olmaya dayanamam.”

Bölüm 25

“Sözlükte tontine kelimesinin anlamına baktım” dedi Lucy.

Hal hatır sorma sona erince, Lucy odanın içinde amaçsızca dolaşarak, porselen bibloları okşadı, sandalye kılıflarını düzeltti ve pencerenin içindeki dikiş kutusunu karıştırdı.

“Sizin bunu araştıracağınızdan emindim” dedi Miss Marple kayıtsız bir ifadeyle.

Lucy yavaş yavaş, sözcüklerin üzerine basa basa konuştu.

“Bu kelimenin mucidi İtalyan banker Lorenzo Tonti; 1653 yılında ölen lehtarların paylarının kalanların kâr paylarına eklendiği bir faiz sisteminin kurucusu.” Sustu. “Buydu, değil mi? Bu tam olarak uyuyor. Son iki ölümden önce bile bunu düşünüyordunuz.”

Yeniden ayağa kalkarak odanın içinde sabırsızlık içinde dolanmaya başladı. Miss Marple ona bakıyordu. Bu tanıdığından çok farklı bir Lucy Eyelesbarrow’du.

“Böyle bir şeyin olması kaçınılmazdı” dedi Lucy. “Yaşayan son kişinin tüm mirası alacağı şekilde düzenlenmiş bir vasiyetname. Fakat… bu çok büyük bir para, öyle değil mi? Paylaşılınca düşecek pay” diyerek cümlesini tamamlamadan sustu.

“Sorun insanoğlunun açgözlülüğü” dedi Miss Marple. “Bazı insanların. Bildiğin gibi, çoğu kez her şeyi başlatan da budur. Başlangıçta ne cinayet, ne cinayet düşüncesi, ne de bu türden bir istek vardır. Bu gibi durumlarda her şeye yalnızca hırs, açgözlülük hâkim olur; kişi hakkından fazlasını, daima daha fazlasını ister.” Örgüsünü dizine koyarak, gözlerini boşluğa dikti. “Müfettiş Craddock ile de böyle bir olay nedeniyle tanışmıştım. Taşradaki bir olayda. Medenham Kaplıcaları yakınlarında. Her şey yaklaşık aynı şekilde başladı. Sevimli, hoş ama zayıf karakterli biri büyük miktarda paraya sahip olmak istiyordu. Hakkı olmayan ancak ulaşması kolay gibi görünen bir paraya. Cinayet aklından bile geçmiyordu. Her şey o kadar kolay ve basit görünüyordu ki yanlış olduğu fark bile edilmeyecekti. Her şey böyle başladı… Ama üç cinayetle sona erdi.”

“Aynen bunun gibi” dedi Lucy. “Şimdiden üç cinayet işlendi. Kendini Martine olarak tanıtan ve oğluna düşecek miras payı için savaşabilecek kadın, Alfred ve Harold. Artık yalnızca iki kişi kaldı, öyle değil mi?”

“Yalnızca Cedric ve Emma’nın geride kaldıklarını mı kastediyorsunuz?” diye sordu Miss Marple.

“Emma değil. O iriyarı, siyah saçlı bir adam değil. Hayır, Cedric ve Bryan Eastley’i kastediyorum. Uzunca bir süre Bryan’ı yalnızca sarışın olduğu için bu işin dışında tuttum. Sarı bir bıyığı ve mavi gözleri var, ama biliyor musunuz ki… kısa bir süre önce…” Sustu.

“Haydi anlatın” dedi Miss Marple. “Anlatın bana. Bir şey sizi çok kötü etkiledi, öyle değil mi?”

“Her şey Lady Stoddart-West evden ayrılırken oldu. Bizlerle vedalaşıp tam arabasına binerken, birden dönüp, ‘İçeri girdiğimde terasta duran uzun boylu esmer adam kimdi?’ diye sordu. İlk anda onun kimden bahsettiğini anlayamadım, Cedric yataktaydı. Şaşırmış bir halde, ‘Bryan Eastley’den mi bahsediyorsunuz?’ diye sordum. O da, ‘Evet, tabi bu o, hava indirme birliği komutanı Eastley. Direnişçiler onu Fransa’da bizim sığınağımızda bir süre saklamışlardı. Onun duruşunu ve geniş omuzlarını hemen tanıdım. Ve onunla yeniden görüşmek istedi ama nedense Bryan’ı hiçbir yerde bulamadık.”

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «16.50 Treni»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «16.50 Treni» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Отзывы о книге «16.50 Treni»

Обсуждение, отзывы о книге «16.50 Treni» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x