Решад Нури Гюнтекин - Değirmen
Здесь есть возможность читать онлайн «Решад Нури Гюнтекин - Değirmen» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: a, Год выпуска: 1944, ISBN: 1944, Издательство: unknown, Жанр: Классическая проза, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.
- Название:Değirmen
- Автор:
- Издательство:unknown
- Жанр:
- Год:1944
- Город:a
- ISBN:1
- Рейтинг книги:3 / 5. Голосов: 1
-
Избранное:Добавить в избранное
- Отзывы:
-
Ваша оценка:
- 60
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
Değirmen: краткое содержание, описание и аннотация
Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Değirmen»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.
Değirmen — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком
Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Değirmen», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.
Интервал:
Закладка:
Bu sefer de İstanbuldaki bir İttihatçı gazetesinin fahrî Sarıpmar muhabirliğini almış olması onun kasabadaki kredisini arttırmıştı. Sarıpmar gibi bir kasaba için bir gazeteci yatak odasına akrep kaçmasına benzer huylandırıcı bir şeydi. En beklemedik bir saatte kimi neresinden sokup yanık yanık bağırtacağı bilinmezdi. Nitekim bu uğursuz zelzele vakasında piyango Halil Hilmi Efendiye vurmuştu.
Bir İtilâfçı gazetesinde çalışmış ve bir siyasî suikastte az çok lekelenmiş olan bir adamı kaymakamın kayırmış olması sırf bu neviden bir tehlikeyi önlemek içindi. Rıfatı belediye reisine tavsiye eden oydu. Ne de olsa kasabanın münevver bir çocuğu olan bu adamı boş ve aç bırakmanın doğru olmayacağım birçok defalar Reşit Beye tekrar etmiş ve beş yüz eili kuruş aylıklı belediye başkâtipliğini koparmadan onun yakasını bırakmamıştı.
Reşit Beye gelince, 0, idare işlerine çok aklı eren, fakat ceremiyen bir adamdı. Zaman zaman büyüklere gönderilecek tebrik mektuplarını ve milli bayramlarda söylenecek nutukları yazacak bir gazeteci başkatip kendısmm de işine geliyordu. Fakat Reşit beyin asıl kuvvetim yerli büyük ailelerden alan bir belediye reisi «fa-tte çok nezaketli bir politika* daha vardı. Kasabaca pek tü-tulmıyan bır fakir ailenin çocuğunu birdenbire yükselterek dost an Agucendmnekten korkuyordu. Bunun için belediye reisi Halil Hilmi Efendiye, uzun zaman nazlanıyor görünmüş ve Rıfkınm tayını işini bir hayli savsaklamıştı.
* * *
Muayene ilerledikçe kaymakam arasıra yine «aman doktor» diye bağırmıya devam ediyordu. Fakat bu seferki bağırışlar siyasî değildi. Doktorun bastığı yerlerden bazıları hakikaten acıyordu.
Arif Bey, telâşının beyhude olmadığını ispat eden bu şikâyetlerden sonra ağır ağır yumuşıyan parmaklan ile Halil Hilmi Efendinin ötesini berisini tekrar sarıp sarmaladı. Yalnız bu. defa sargılar incelmişti. Bir de baştaki o korkunç Yeniçeri kavuğu gitmiş, yerine Hareket ordusu başhklarmdaki «ya hürriyet, ya ölüm» şeridine benzer ince bir band takılmıştı.
Kaymakam doktor emri ile şimdilik yirmi dört saat yatağında vazife görecekti.
VII. İstanbulda
İstanbulun vakasız bir zamanına rasladığı için Sarıpmar fırtınasının oraya da bazı serpintileri olmuştu.
Aşağı yukarı Halil Hilmi Efendinin muayenesi saatında çehre ve vücutça ona benziyen başka bir adam da Boğaz vapuru güvertesinde sinirli adımlarla dolaşıyor, arasıra durarak »Nidayı Hak» gazetesinin ilk sayfasındaki «Sarıpinar zelzelesi» havadisinin korkunç tafsilâtını okuyordu. Bu, «Millet sesi» sahip ve başmuharriri Hüseyin Rüsuhî idi. O da Halil Hilmi Efendi gibi Kandillide bir sünnet düğününde gecelemiş, sabaha karşı kantocu Blanş ile karşı karşıya çiftetelli oynamıştı.
Bitik bir haldeydi. Niyeti, ikindiye kadar Beşiktaştaki evinde uyumak, ancak akşam üstü başmakalesini çırpıştırmak için gazeteye gitmekti. Fakat vapurun alt kamarasında buı uykunun küçük bir mukaddemesini yapmıya hazırlandığı sırada Nidayı Hakta gözüne çarpan bu havadis birdenbire kanını beynine çıkarmış, onu fesini ve bastonunu kaparak güverteye fırlamıya mecbur etmişti.
Sarıpmarm bir enkaz yığını haline geldiği doğru muydu acaba? Herhalde Nidayı Hakkın yazdığı kadar olamazdı. Hüseyin Rüsuhî Efendi Sarıpinar telgrafına gazete idarehanesinde yapılan ilâvelerin ek yerlerini büe, eski bir gazeteci gözü ile, görür gibi oluyordu. Fakat esasın doğru olmaması için sebep yoktu. Mahmut Şevket paşa vakasından sonra İttihatçılar İstanbul matbuatını suyu çekilmiş değirmene çevirmişlerdi. Gazeteciler tanrısının onlara bir soluk aldırmak için Sarıpınarı bir parça hırpalamış olmasından daha tabiî bir şey olamazdı. Ancak ne çare ki, bundan başkalar, (sade başkaları olsa öpüp başına koysun) can düşmanı Nidayı Hak faydalanıyordu.
ASüseyin Rüsuhî, matbaada mütercimler masası üzerinde serili yatağında henüz uyanmış olan musahhih ve gece sekreteri Ali Ferdi ile -uzun bir kavgaya tutuştu. Her birkaç günde bir yaptıkları gibi, iki ahbap biribirlerini dövecek hale geldikten sonra barıştılar ve başbaşa düşündüler.
Feci surette atlamışlardı. Fakat bunda tesadüfen başka kimsenin suçu yoktu. Sarıpinar gerçi yıkılmıştı. Fakat enkaz halinde de olsa, açıkgöz bir gazeteciyi birkaç gün geçindire-bilirdi.
Kahvecinin getirdiği suyun yarısı ile yüzünü yıkıyan ve bir acem papağısı gibi kabarmış saçlarını tarayan Ali Ferdi hafif öksürüklerle sesini ayarlıyarak konuşmıya başladı.
— Vakit kaybetmemeliyiz. Bir şeyler düşünmeliyiz.
— Ben niçin geldim ya?
— Sen şimdiden facianın edebiyatını yapmıya başlamalısın.
— İş ona kalsın. Evvelâ mesele hakkında bir miktar tafsilât edinmek lâzım.
— Valiye yahut daha iyisi mutasarrıfa bir cevaplı teLgraf çeksek acaba?
— Belki bu saatte kendilerinin de haberi yoktur. Cevabını üç günde alırız.
— Doğru. Hem ister misin sayei şahanede bir şey yoktur diye cevap versinler.
— Ona ne şüphe! Benim edebiyat da gümler o vakit...
— O halde ne yapacağız?
Hüseyin Rüsuhî Çopur Resmî isminde bir arkadaşını hatırladı. O, zehir gibi kalemi olan bir şantaj üstadı idi. Fakat nedense memurluğu gazeteciliğe üstün tutardı. Arasıra azledilerek İstanbula geldikçe gazetelerden birine kapılanır, birkaç ay şantaj yaparak yeni bir memuriyet kopanp giderdi. Şimdi bir senedenberi Sancak idadisinde fransızca ve tarih muallimi idi. Ali Ferdi:
— îyi düşündün dedi. Çopur Resmî biçilmiş kaftandır. Telgraf havalesile biraz para gönderirsek akşama kadar mutlaka dişe dokunacak bir şeyler gönderir. Biz de bir parça şişirdi* ğimiz gibi... Mamafih sen ihtiyatlı bulun. Geç vakit aksi bir haber gelirse şaşırmayalım. Sanpınarda bir şey yoksa tahdişi ezhanı mucip yazı yazan «Nidayı Hak» a güzel bir kötek atmalıyız.
«Millet Sesi» idarehanesinde Çopur Resmî'nin telgrafı yazılırken şair Selim Şevket de evinin Kalamış koyuna bakan penceresi önünde «Nidayı Hak» ı okuyor. ve kendi kendisile konuşuyordu:
— Yarabbi bu milletin felâketi ne zamana kadar devam edecek. İtalyan muharebesi, Balkan muharebesi, kolera., sıra sıra yangınlar... Biçare Anadolunun rahat bir nefes alacağı sırada da bu zelzele âfeti.
Gözlerini kapadı» baştan başa yıkılmış bir köy gördü ve Fikretin «Verin zavallılara» manzumesinin ilk mısraını okudu:
«Harabı zelzele bir köy... Şu yanda bir çatının..
İkinci mısraı bir türlü bulamıyor, teessürünü güzel bir şiirle gideremediği için rahatsız oluyordu. Çaresizlikten:
«Giridin çok yaşamış yırtıcı bir kartalına «Sorunuz kaç kişinin beynini bel' etmiştir. diye bir başka süre başladı. Bunun gerçi zelzele ile bir alış verişi yoktu. Girit müslümanlannın sadece siyasî olan felâketlerinden bahsetmesine göre başka bir gök zulmü ile de alâkalı farzedüemezdi. Fakat ne de olsa «muztarip insanlığın elemini terennüm eden» bir feryat idi.
Salim Şevket küskün bir «Edebiyatı Cedide» şairi idi. Küskün; çünkü ötekilerden aşağı kalır bir yeri olmadığı halde tutmamıştı. Meşrutiyetin ilk senesinde «Tahassüs minyatürleri» adı altında neşrettiği Sonnetler denize atılmış birer minimini taş kadar gürültü ve kırışık yapmadan kaybolup gitmişlerdi. Politika kavgalarından dese değil. Çünkü bir yanda kan gövdeyi götürür, Ahmet Samim, Şehrahcı Zeki gibi muharrirler sokak ortalarında öldürülürlerken öte yanda şairler pekâlâ hazan ve akşam şiirleri yazıyorlar ve bunların etrafında kiyamet-ler kopuyordu. Sükût yalnız kendi etrafında idi; hem de frenklerin dediği gibi kahpe bir sükût suikasdı.
Читать дальшеИнтервал:
Закладка:
Похожие книги на «Değirmen»
Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Değirmen» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.
Обсуждение, отзывы о книге «Değirmen» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.