Решад Нури Гюнтекин - Değirmen

Здесь есть возможность читать онлайн «Решад Нури Гюнтекин - Değirmen» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: a, Год выпуска: 1944, ISBN: 1944, Издательство: unknown, Жанр: Классическая проза, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Değirmen: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Değirmen»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Temporarily absent.

Değirmen — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Değirmen», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Nihayet yumuşıyarak:

— Birader, biz yine seninle başkaşa verelim, diyor, evvelâ senin telgrafa cevap vermek lâzım. Benimki sonra çıkar. -Hur-şit bize kahve yapsın da salim kafa ile esas metni hazırlıyalım. Bir kere tahribat

hakkında bir şey söylemek lâzım. Görünürde yok maşallah fazla bir şey ama, rakam veremiyeceğiz. Yaralananlar ve hele ölenler hakkında da henüz bir şey yok diyemeyiz. Çünkü hem bilmiyoruz, hem de ortalığı ayağa kaldırdık, imdat heyeti geliyor; para geldi. Hay Allah belâsını versin.

Kazanın hafif geçiştirildiğini, daha doğrusu zarar ve ziyanın ilk saatte korkulduğu kadar olmadığını söylesek!..

Bu mesele, kaymakamla belediye reisi arasında hakikaten içinden çıkılamaz bir mesele oldu. O kadar sıkıntı içindeydiler ki, arasıra odaya girip çıkan Hurşidi bile müzakereye karıştırıyorlar, fakat biraz sonra saçmaladığını görerek tekrar dışarı kovmıya mecbur oluyorlardı.

Bununla beraber neticede aşağı yukarı jandarmanın söyledikleri telgrafa girdi: Biraz zarar vardır, derecesi tahkik edilmek üzeredir.

Kaymakamın sıhhatma gelince, onun çok şükür bir şeyi yoktur. Fakat büsbütün bir şeyi yoktur da denemez. Çünkü bütün gün yatmıştır. Etıafını alan bir alay herzevekil ona yaptığını, yapacağını şaşırtmıştır. Koca gün lâklâkıyat ile ziyan olmuştur. Mutasarrıfa iki satırlık bir telgraf ile halden haber verememiş olması onun biraz yaralı ve hasta olmasından başka neyle izah edilebilir?

Kaymakamla belediye reisi telgrafı gece yarısına doğru bitirdiler ve tekrar tekrar okuyarak ancak hiç bir kat'î şey söylenmediğine ve hattâ cümlelerden açık mâna çıkmadığına kanaat getirdikten sonra postaya gönderdiler.

Telgraf havalesile gelen ve görülecek lüzuma göre ayrıct Malmüdürlüğünden de alınacak olan paraların sarfına gelince bunun doğrudan doğruya belediyeye verilmiş bir vazife olmasına göre Halil Hilmi Efendi kolayca ellerini yıkıyabüirdi Ancak kaymakama ait olması lâzım gelen bir işi belediye reisinin kendi kendine yapması hükümet makamını küçük düşürürdü bir., paranın sarfında bir karışıklık ve şikâyet olursa kabak döner dolaşır yine kaymakamın başında patlardı iki., vesaire vesaire. Onun için Halil Hilmi Efendi hem bu işi az çok elinde tutmak, hem de icabında «sayım suyum yok» diyebilmek üzere biraz alarga durmayı kendisi için faydalı gördü ve belediye reisine üç kişilik bir komisyon kurmayı kabul ettirdi. Malmüdürü ile Evkaf müdürü bu iş için biçilmiş kaftandı. Üçüncü âza olarak da mühendis Kâzımın şahsında ittifak ettiler. Oğlan deli doluydu, fakat işe yarardı. Böyle bir zamanda onu

dişarda bırakmak tehlikeli idi. Gerçi içerde olmadığı zaman da yine gürültü eksik olmıyacaktı ama ne olsa bu daha az zararlı idi. Sonra aralarında Deli Kâzımın bulunması usul meseleleri üzerinde çatışmaları mümkün olan Evkaf ve Malmüdürlerini su sızmaz şekilde biribirine yaklaştıracaktı. Kaymakam belediye reisini savdığı zaman saat ikiye geliyordu. Adamcağılz, ellerile ikafasının ötesini berisini yokladi. Bu saatte bu biçare kafanın içi dışmdan ziyade acıyordu. Şimdi de kendi telgrafını yazmıya başlasa meselenin içinden çika-mıyacağını anladı ve bu işi daha salim bir kafa ile sabahleyin yapmıya karar verdi. Zaten nasıl olsa yirmi dört saat geçmişti; bunu otuz altıya çıkarmakta büyük zarar yoktu.

X. Tahkikat ve rapor

Ertesi sabah kaymakam kendini sıkı bir muayeneden geçirdi. Dirsek, diz kapağı, ayak bileği gibi oynak yerlerdeki bir iki hafif ağrıdan başka bir şey kalmamıştı. Buna mukabil Hurşit bir yeni yara keşfetti ki, Halil Hilmi Efendiyi evvelkilerden daha ziyade dehşete düşürdü. Bu yara, Ömer Beyin ziyafetine giderken giydiği yeni reyye pantalonunun diz kapağında idi.

Ötekilerin yaması kendindendi. Fakat bunu ne yapacaktı?

Erkenden hastasını yoklamıya gelen doktor kaymakamla jandarmasını, yırtık diz kapağı önünde, derin bir müzakereye dalmış buldu ve Halil Hilmi Efendiden sorduğu suallere cevap alamıyacağmı görerek kendisi de çaresiz bu mesele ile meşgul oldu. Hurşit,bir yahudi terziye alttan bir yama vurdurmaktan bahsediyordu. Doktor bu cahilane teklifle alay ederek panta-lonu İstanbulda Kapalıçarşıdaki bir meşhur örücüye göndermek reyini ileri sürdü.

O esnada konu komşudan ve memurlardan yine bazı hatır sorucular sökün etmiye başlamıştı. Kaymakam, bir gün evvelki sahnenin tekrar başlamasından korkarak kasabada ve yakın köylerde araba ile bir küçük tetkik seyahatine çıkmıya karar verdi. Bu lâzımdı ve galiba yapılacak şeylerin en doğru ve za¬rurîsi idi. Mutasarrıflığın telgrafına başlarsa öğleyi, hattâ akşamı bulacak, üstelik de hiç bir şey söyliyemiyecekti. Halbuki şuradan buradan dişe dokunacak bir parça bir şeyler toplarsa telgraf bir nevi rapor halini alacak ve hasta bir memurun gayret ve fedakârlığını göstermek itibarile hoşa gidecekti.

Halil Hilmi Efendi jandarma kumandanının dündenberi evinde yorgan döşek yattığını bildiği halde yüksek sesle: «Nerede kumandan bey» diye sordu ve bastonuna dayana dayana kapının önünde bekliyen arabaya bindi.

Asıl görülmesi lâzım olan yer, kasaba mahalleleriydi. Fakat belediye hududu içindeki yerler için harcırah tahakkuk ettirmek kazalı bir iş olduğundan evvelâ köylerden başlıyacak ve kasabaya ait araba parasını onlar arasına karıştıracaktı. Gerçi ayakla dolaşamıyacak kadar hasta olması bir sebep, hem de asla söz götürmeyecek sebepti ama ağzı karanın biri bir pislik ortaya atar, insanı aylarca uğraştırırdı.

Halil Hilmi Efendi uğradığı köylerde halkı kendi işleri güç-lerile meşgul buldu. Bir kısmı zelzelenin hiç farkında değildi. Bir kısmı az buçuk bir şeyler duymuştu. Fakat bu yerler için iki gün o kadar eskimiş bir zamandı ki, âdeta hatırlamak için zorluk çekiyorlardı.

Kaymakamın kahveye yahut köy odasına çağırttığı adamlar zelzele hakkındaki suale acele acele cevap veriyorlar ve daha ehemmiyetli olan başka dertlere geçiyorlardı.

Halil Hilmi Efendi çınarlar, söğütler, cevizler ve asma çardakları altında kahvaltılar, yemişler yedi; hesapsız kahveler içti; hattâ bir dere kenarında bağlama çalan bir köylüden yanık Anadolu türküleri dinledi.

Dönüşte araba bozuk kır yollarında ağırlaştıkça Halil Hilmi Efendi karşı dağlarda kızarmıya başlıyan güneşe bakarak dehşete düşüyor, bastonu ile arabacının omuzunu dürterek:

— Aman Durmuş, daha çabuk, geç kalıyoruz, diye söyleniyordu.

Bununla beraber teftiş arabası kenar mahallelerin eğri büğrü sokaklarında bir saatten fazla oyulgalandı.

Akşamdı. Aralık kapıların önünde mangallar yanıyor, el¬lerinde yiyecek çıkınları ile işlerinden dönen babalarını kar-şılamıya nalınlı çocuklar koşuyordu. Kaymakam bazı tanıdıkları durdurarak havadis sordu; arabacıya dam ve pencerelerinde sakatlık gördüğü birkaç ev ve kulübenin kapılarını çaldırdı. Daha sonra Durmuş onun gözüne çarpmıyan bazı viran evler için bu işi kendiliğinden de yaptı.

Kibar mahallelere geldikleri zaman ortalık büsbütün kararmış, sokaklarda in cin kalmamıştı. Halil Hilmi Efendi, hele evlerin yukarı katlarında lâmbalar yanmıya başladığını gördükçe, halkta hiç bir korku kalmadığını anlayor, artık kapıları çalmıya da lüzum görmeden hükmünü veriyordu.

Gün fena geçmemişti. Yediği abur cuburdan midesinde bir parça şişkinlik ve gaz hissetmesine rağmen, kendisini iyi buluyordu,

Hurşidin bu sefer Evkaf müdürünün evinden getirdiği çorbadan birkaç kaşık aldıktan sonra telgrafını yazmak için masa başına oturdu.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Değirmen»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Değirmen» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Решад Гюнтекин - Птичка певчая
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Клеймо. Листопад. Мельница
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Ночь огня
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Мельница
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - ÇALIKUŞU
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Зелёная ночь
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Клеймо
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Листопад
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Гнездото на окаяните
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Чаликушу
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Стара хвороба
Решад Нури Гюнтекин
Отзывы о книге «Değirmen»

Обсуждение, отзывы о книге «Değirmen» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x