Решад Нури Гюнтекин - Değirmen

Здесь есть возможность читать онлайн «Решад Нури Гюнтекин - Değirmen» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: a, Год выпуска: 1944, ISBN: 1944, Издательство: unknown, Жанр: Классическая проза, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Değirmen: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Değirmen»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Temporarily absent.

Değirmen — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Değirmen», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Niyazi Efendi o gündenberi hasta idi. Zelzele gecesi sabahında önüne gelene «der misin bana, yirmi dört saattenberi uyumamış, sabaha kadar kasaba içinde devriye gezmiş diye. Bu işte böyleyiz, dağ adamlarıyız. Harp ve darp içinde yoğrulmuşuz. Bu hayat bize daha ziyade yarar» diye bol bol övün- müştü. Fakat evinde, bir kaç saat dinlenmek için içine girdiği yataktan ancak bugün çıkabiliyordu. Yüzünün bir tarafı hâlâ şiş ve kocaman bir bezle sarılı idi. İki gün evvel azı dişlerinden birini söktürdüğü öğrenilmişti.

Fakat Niyazi Efendi şimdi hepsinin bundan ibaret olmadığını, vaktile Makedonyada aldığı bir sıtmanın da kendisini tekrar yokladığını söylüyordu. Bir de o gece mahallelerde teftiş yaparken zelzelenin yerinden oynattığı bir kapı kemerinden bir taş düşmüş, ensesüe sağ omuzunu bir parça örselemişti. Başkası olsa bunu mesele yapar, kendini doktora tedavi ettirirdi ya, o aldırmamıştı. Bunlar onun gibi bir adam için ağıza alınacak şeyler değildi. Nitekim o sabah kendisinin de zelzele yaralılarından olduğundan hiç bahsetmediğini belki muhterem arkadaşları hatırlarlardı.

Jandarma kumandanı belediye önündeki rezaleti haber alınca artık evinde duramamiştı. Dört gün evinde istirahat et-miye hakkı yoktu onun. Kasabada intizam işte böyle alt üst oluyordu.

Niyazi Efendi elini kaldırarak belediye reisine ve kaymakama teminat verdi. Daha geceden büyük köprü başına iki jandarma dikecek ve karşı kıyıdan bu tarafa muhacir değil, kuş bile uçurmıyacaktı. Kumandan şiş yanağını daha ziyade çarpıtan bir sırıtma ile ilâve etti:

— Ben olsa idim orada, mümkün mi idi çıkarsmlardı o rezaleti, anladın mı efendim, meni içtima kanununa muhalif olarak... Kamçının ucunu uzaktan gösterdim mi, sıçan deliği bir paraya... Kadrimi bilmezsiniz yoksa benim.

Pencereden sokağa bakan belediye reisi avurdlarını şişire-rek pufladı. Fakat kaymakam jandarma kumandanile gözgöze olduğu için iştahsız bir gülümseme ile:

— Eksik olmayın, demiye mecbur oldu.

İki idareci ancak Niyazi Efendiyi savdıktan sonra konuşmalarına devam edebildiler.

Kaymakamın kanaatince Deli Kâzım gibi muhacırları da kışkırtan, belki hattâ bazılarının ellerine o ceffelkalem reddi mümkün olmıyan istidaları yazıp veren yine o Ahmet Masum münafıkı idi. Bununla beraber işin asıl vehameti sebepte değil,. zatı meselede idi.

Belediye reisi, kafasının biraz ağır işlemesine rağmen hakikati görmiye başlamıştı.

— Çarpıklık işin başında, diyordu, her nasılsa verilen yanlış haber üzerine sancak merkezinden hareketzedegâna dağıtılmak üzere para geldi. Ortada hareketzede yok. Mutasarrıfa bunu açıkça bildirmiye cesaret edemediğimiz için başladık kasabada pertavsızla hareketzede aramıya. Bütün pislik buradan çıktı.

Kaymakam dargın bir çehre ile:

— Birader bir tuhaf konuşuyorsunuz gibime geliyor, dedi. Burnundaki benin nihayet kanamıya başladığımı gören belediye reisi mendilini çıkararak teminat verdi:

— Sözlerimin kafiyen zatıâlinize şümulü yok. Nihayet siz de insansınız. Yaralandınız, bir yahut iki gün, hem de doktor

raporu ile yatağınızdan çıkamadınız. Ne olduysa sizin hastalığınızda oldu.

Halil Hilmi Efendi dudak ucu ile:

— Evet öyle, dedi. Sonra kendi kendine:

— Nafile biz bu hastalığı bir zaman üzerimizden atamıya-cağız, dedi. Başımız sıkıldıkça can kurtaran simidi gibi sarılacağız. Ne çare kader!..

XIV. Yardım heyeti

Jandarma kumandanı dediğini yaptığı için mi, yoksa mu-hacırlar bu ümidin de dipsiz kile olduğunu amelî mantıklari-le anladıklarından mı? ertesi ve daha ertesi günler rahat geçti.

Fakat üçüncü gün, yani zelzelenin tam haftasında, arabalar ve atlarla, kasabaya giren yardım heyeti yeniden her şeyi altüst ediyordu.

Oldukça zarif ve şakacı bir adam olan ' -"alil Hilmi Efendi - keyfi yerinde olsaydı - ayaklarında dolaklar, omuzlarında mataralar ile odasına giren heyet azasını şöyle karşılardı:

— Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Mutasarrıf beyefendinin hareketzedelerin yardımına koşmak üzere müstacelen yola çıkardığını müjdelediği heyet sizsiniz değil mi? Bunu bilmesem sizi çadırlarınız, sandıklarınız vesairenizle Hicaza giden Sürre alayı sanırdım. Bu ne sürat! Feneri nerede söndürdünüz? İnsan hakikaten kuş misali... Geçen hafta n|redeydiniz, bu hafta neredesiniz bakın. Neyi soruyorsunuz? Zelzeleyi mi? İzin verirseniz evrakı, daha doğrusu tarihi bir tetkik edeyim. Nuh tufanından bir müddet sonra kasabamızın başmdan hakikaten böyle bir felâket geçmiştir...

Halil Hilmi Efendi bunları söyliyemedi, söyliyemezdi, çünkü onun için asıl büyük zelzele şimdi oluyordu. Hele boynuna kocaman bir fotoğraf makinesi takmış sarı kıvırcık saçlı, mavi gözlü bir maiyet memurunun kaymakam vekili olarak gönderildiğini öğrendiği dakikada...

Heyet reisi olan bir kekeme doktor bütün gayretlere rağmen seferberliğin ancak üç günde tamamlanabildiğim, yine hatır ve hayale gelmez bir takım aksiliklerden dolayı üç gün de yollarda kalındığını uzun tafsilât ile anlattı: «Yaaa!.. Vah vah... Allah Allah! vay, vay, vay!..» yolunda nidalarla dinler gibi görünüyor, fakat zihni yalnız asıl ehemmiyetli, mesele ile, kendi meselesile meşgul oluyordu:

Bu fotoğraflı sarı oğlanın ihtiyar ve kimsesiz Halil Hilmi efendinin ocağına incir dikmiye geldiğine şüphe mi var?

Kaymakam sık sık sancak merkezine inen ve orada pek çok kimseleri tanıyan Ohanesln birkaç defa bu Eşreften bahsettiğini hatırlıyordu. Eşref mutasarrıf Hamit Beyin akrabalarmdan-dı. Hâmit Bey ona kızını vererek yakınlığını daha da arttırmak niyetinde idi. Bu genç Mülkiye mezununu iki yıl evvel mektepten çıkınca vilâyet maiyet memurluğuna tayin ettiren oydu. Şimdi de rivayete göre, onun için vilâyet dahilinde münasip bir kaymakamlık aranıyordu.

İhtiyar ve kimsesiz Halil Hilmi Efendi kör kör parmağım gözünde, ayakları altına atılan bu karpuz kabuğuna basmamak için ne yapacaktı

Kaymakam şaşkın | ve perişan kendi halini düşünürken heyet azalan bitip tükenmez sualler soruyorlardı. Bunlar zelzeleye dair değildi. O daha sonra, yol yorgunluğu geçtikten sonra düşünülecekti. Şimdilik daha acele halledilmesi lâzım meseleler yardı. Nerede kalacaklardı? Temiz otel, temiz hamam, temiz lokanta bulmak mümkün müydü? Yani açıkçası kasabaya yardıma gelen heyet şimdilik ondan yardım bekliyor kendileri için bir şey düşünülüp hazırlanmamış olmasına hayret eder gibi görünüyordu.

Kaymakam, dibi kırmızı mühür mumu ile davet edilmiş misafirlerine ikramda kusur eden bir ev sahibi gibi ellerini oğuşturuyor:

— Merak buyurmayın, belediye reisi Reşit Bey istirahati-nizi temin eder, diyordu.

Bir hanedan kişi olan Reşit Bey, resmî işlerde biraz ağır olmakla beraber, misafir ağırlama işlerinde eşi bulunmıyan bir zattı. Hem ,üe masrafın çoğunu kendi bedeninden ödemek şartile.

Kaymakam yardım heyeti azalarını takımile ona kavanço etti ve odasında kendi derdile, yani yeni kaymakam vekili Eşrefle yalnız kaldı.

XV. Kaymakam vekilli

Muhasebe odasındaki muvakkat makamı resmînin sefaletini, köşedeki asker battaniyesi ile örtülü karyolayı, Hurşidin duvalardaki çivilere astığı havlu, entari, frenkgömleği vesaire gibi salkım saçak ve laubali eşyayı mazur göstermek için ha-lil Hilmi Efendi biraz evvel yine hastalığından bahse mecbur olmuştu. Fakat tehlikenin şaka götürmezliği karşısında şimdi sapsağlam ayağa kalkıyor; odanm içinde yirmi yaşında delikanlı adımları ile dolaşıyordu. Hattâ çok korktuğu kasık çıkma tehlikesine rağmen, üstü defterlerle dolu yüklü ağır bir masayı pencerenin önünden köşeye çekerek camı açtı. Eşref kaymakamı iyi olmuş gördüğüne seviniyordu. Anlattığına göre, birkaç gün izin alarak dinlenmiye geldiği Saneak-tan bu vekâlet emrini alınca adamakıllı canı sıkılmıştı. Zaten onun gözü bir yolunu bulup hariciyeye atlamaktaydı. Gerçi memlekete büyük hizmetti ama, onu böyle yerlere bağlasalar duramazdı.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Değirmen»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Değirmen» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Решад Гюнтекин - Птичка певчая
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Клеймо. Листопад. Мельница
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Ночь огня
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Мельница
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - ÇALIKUŞU
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Зелёная ночь
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Клеймо
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Листопад
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Гнездото на окаяните
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Чаликушу
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Стара хвороба
Решад Нури Гюнтекин
Отзывы о книге «Değirmen»

Обсуждение, отзывы о книге «Değirmen» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x