Bundan önce, Osmanlı hükümranlığı altında yaklaşık beş yüz sene akıllı uslu yaşamış Balkanlar, yükselen milliyetçilik dalgası ile ardı arkasına isyanlara sahne olmaya başladı. Bunların en önemlisi, Sırp Bağımsızlık Savaşı olarak da bilinen, 1876-1878 Sırp-Osmanlı savaşlarıdır. Savaşlar 1875 de Hersek’teki Sırp ayaklanmasının ardından, Balkanlar’daki Hıristiyan ayaklanmalarının alevlenmesinin ardından gerçekleşti. Bunu, 28 Temmuz 1876 da Sırbistan’ın Osmanlı İmparatorluğuna savaş açması takip etti. Esas çatışmalar şimdiki Güneydoğu Sırbistan çevresinde yoğunlaştı ve sonunda Sırp tarafının art arda mağlubiyetleri ve geri çekilmesiyle sonuçlandı. Bu mağlubiyetlerin ardından, Sırp Hükümeti büyük Avrupa güçlerine bir mektupla başvurarak aracı olmalarını ve anlaşmazlıkta diplomatik çözüme yardımcı olmalarını talep etti. Bu durum sadece bir aylık bir ateşkes sağladı ve savaş bunun ardından kaldığı yerden devam etti. Ne var ki, Sırplar bir kez daha Osmanlılara karşı hiç bir ilerleme sağlayamadı. O sırada Rusya müdahil oldu ve Osmanlıları ateşkese zorlamak için savaş açmakla tehdit etti. Bu durum, Sırp-Osmanlı savaşının bitmesini sağladı.
Çok geçmeden, Rusya Sırbistan’a ilk askeri yardımı yaptı ve daha sonra da anlaşmazlığı 1877 de yenileyerek ikinci savaş olarak bilinen safhaya taşıdı. İki ay kadar süren ikinci safha Sırbistan’ın kesin zaferiyle sonuçlandı ve bu bölgenin büyük bir bölümünden Osmanlıları ve diğer Müslüman ahaliyi kırıma uğratarak güneydoğu topraklarının büyük kısmını tekrar kazandı. Savaşın ardından kazanımlarını 1878 de Alman Şansölyesi Otto Con Bismarck liderliğinde Berlin Kongresi ile dikte ettiler. Buna göre, Sırbistan kazandığı toprakları genişletti ve bağımsız bir ülke olarak resmen uluslararası arenada tanınmış oldu. Ancak, Kongre hiç bir çözüm getirmedi. Rusya ile Avusturya-Macaristan arasındaki tansiyon gittikçe yükseliyordu ve Balkanlar rahat değildi. Birinci ve İkinci Balkan harpleri bunun hemen bir kaç yıl ardından başladı ve Büyük Savaşa giden yolda bütün Avrupa’da huzursuzlukları iyice körükledi.
Bölüm II
Sarayevo Suikastı: Ateşi yakan kıvılcım
2.1 – Balkan Savaşları
Balkanlarda Slav milliyetçiliğinin yükselişi, Avusturya-Macaristan’ın baş ağrılarından biri haline gelmişti. Özellikle de Sırbistan topraklarının dışındaki Sırp azınlıklar arasında huzursuzluk had safhadaydı. Sırplar, yüzyıllardır bu bölgelerde yani Karadağ, Dalmaçya, Hırvatistan askeri sınırları, Zumberak dağları ve Bosna’da yerleşmişlerdi. Onlarınki, Güney Slav etnisitesinin de zamanla eşlik ettiği, memnuniyetsizliğin en yüksek sesle dillendirilmesi idi. Balkan bölgesi 1908 den sonra da, zayıflamış ve parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu ile Balkan birliği adı altında birleşen Balkan halkları arasında yapılan 1912-1913 Balkan savaşlarından sonra da istikrarsızlık yaşamaya devam etti. Balkan savaşları, zayıflamış ve “Avrupa’nın hasta adamı” ismiyle anılmaya başlamış Osmanlılar için devasa bir felaketti ve bölgede istikrar ve gücü yeniden ele geçirmeyi hayal bile edemeyecek durumdaydılar. Balkan Birliğinde Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ vardı ve Rusya ile İtalyan gönüllüler tarafından destekleniyordu. Diğer yandan Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan tarafından destekleniyordu.
Kırılgan Balkan Birliği, tüm katılımcı ülkelere toprak genişlemesi ve benzeri vaatlerde bulunan sözleşmeyle bir araya gelmişlerdi. Avrupa’nın ana güçleri bu çatışmayı önlemek için nafile bir gayret içindeydiler ve Eylül ayında, her iki taraf da harekete geçti. Ekim 1912-1913 arasında devam eden Birinci savaş son derece hızlıydı ve Balkan Birliğine çok büyük bir başarı getirdi. Her ne kadar Birlik ilk başlarda kalitesiz gibi görünse de Osmanlılara karşı inanılmaz stratejik avantajlar kazandılar. Her parti için çok büyük kayıplar söz konusu olmuş olmasına ragmen, savaş Balkan Birliğinin kesin zaferiyle ve Osmanlıların tamamen kaybetmesi ile sonuçlanmıştı. Osmanlılar, Avrupa’daki topraklarının %83 ünü ve Avrupa popülasyonunun yarısından fazlasını kaybetti.
Hemen ardından 1913 de İkinci Balkan Savaşı başladı ve sadece 33 gün sürdü. Bulgaristan kazandığı topraklardan memnun kalmadığından, önceki müttefikleri Sırbistan ve Yunanistan’a karşı cephe aldı ve savaş ilan etti. Memnuniyetsizliğin ana kaynağı, yarısı Bulgaristan topraklarında, diğer yarısı da Eski Sırbistan topraklarında olan Makedonya idi. Daha da ötesi, birinci savaşın ardından Arnavutluk’un bağımsızlık ilanı Sırbistan için ciddi bir tehdit idi. Bulgarlar 29 Haziran 1913 de Yunanistan ve Sırbistan üzerine büyük bir hücumla savaşı başlattılar. Daha sonra, çok toprak kaybeden Romanya da , Bulgaristan’la sayısız toprak kavgasının ardından Bulgaristan’a karşı savaşa katıldı. Kısa çatışmalar ve bir dizi yenilgiden sonra, Bulgaristan savaşı ve daha önce kazandığı toprakları da kaybetti. İkinci savaş, bölgeyi iyiden iyiye istikrarsızlaştırdı ve bu durum ilerleyen zamanlarda tüm Avrupa’yı kapsayan daha büyük bir savaşa dönecekti.
Takip eden yıllarda, bardağı taşıran daha da korkunç bir durum gerçekleşti: Arşidük Franz Ferdinand’ın suikastı. Avusturya-Macar imparatorluğu tahtının varisi Franz Ferdinand, karısı, Hohenberg Düşesi Sophie ile birlikte Bosna’nın başkenti Sarayevo ziyaretinde idi. Bu ziyaret 28 Haziran, 1914 de gerçekleşti. Bu ziyaret, Sırp halkı için ciddi bir ulusal ve dini öneme sahipti.
Altı kişilik bir devrimci grubu, Arşidük’e belli bir tarihte suikast komplosu kurdular. Gavrilo Princip Princip ( Гаврило Принцип ), Cvjetko Popović ( Цветко Поповић ), Trifko Grabež ( Трифко Грабеж ), Muhamed Mehmedbašić ( Мухамед Мехмедбашић ), Nedeljko Čabrinović ( Недељко Чабриновић ), ve Vaso Čubrilović ( Васо Чубриловић ). Bunların hepsi Mlada Bosna (Genç Bosnalılar) adındaki Yugoslavist grubun üyeleri idiler. Bu devrimci hareketin ilham veren ideolojisi, tüm Güney Slav halklarını (Yugo Slavlar) birleştirmek, ve onların yüzyıllarca süren yabancı baskısından kurtulmaları idi. Bir kaç sene önce gerçekleşen Bosna’nın ilhakı aktivistler arasında huzursuzluklara sebep oluyordu. Onlar bu suikast sayesinde, ilhak edilmiş Güney Slav topraklarının işgalden kurtulacağına ve Yugoslavya’nın pan-Güney Slavik halkının birliğini sağlayacağına inanıyorlardı. Altı devrimci gizlice eğitilmişler ve amaçları Güney Slav halklarının bir sancak altında birleşmesini amaçlayan Kara El adlı Sırp gizli askeri örgütü tarafından grenadalar ve tüfeklerle donanmışlardı.
Arşidük ve eşi, eşlik eden kişilerle birlikte , serisinin üçüncü arabsı olan Gräf & Stift 28/32 PS duble, üstü açık bir Fayton Otomobilde Sarayevo’da dolaşıyorlardı. Olayın gerçekleştiği gün taraflar, yoğun korumanın halkı rahatsız edeceği düşüncesiyle askeri korumanın azaltılması konusunda hem fikir idiler. Bu nedenle, korumayı normal şehir polisi sağlayacaktı, asker değil. Bu husus, genç suikastçıların işine yarayacak bir Zemin hazırlamıştı. Arşidük’ün hayatına ilk tehdit saat 10:10 da : araba konvoyu Čubrilović ve Mehmedbašić’in yanından geçerken gerçekleşecekti ancak ikisi de harekete geçmekte geç kaldılar ve başaramadılar. Konvoy daha sonra girişimde bulunmaya karar veren Čabrinović’in yakınına geldi ve el bombasını Arşidük’ün arabasına fırlattı. Bomba sekti ve arkadaki arabanın altında patladı. Pek çok seyirci yaralandı ancak hedefe hiç bir şey olmadı. Čabrinović, bunun ardından siyanür içerek ve nehre atlayarak intihar etmek istedi. Her ikisinde de başarısız oldu: zehrin nasıl olduysa zamanı geçmişti ve sadece kusmaya sebep olmuştu. Ayrıca, nehir de tarihinin en sığ noktasındaydı. Kusma eşliğinde ıslak bir şekilde polis tarafından yakalandı ve çok kötü Dayak yedi.
Читать дальше