Решад Нури Гюнтекин - Değirmen
Здесь есть возможность читать онлайн «Решад Нури Гюнтекин - Değirmen» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: a, Год выпуска: 1944, ISBN: 1944, Издательство: unknown, Жанр: Классическая проза, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.
- Название:Değirmen
- Автор:
- Издательство:unknown
- Жанр:
- Год:1944
- Город:a
- ISBN:1
- Рейтинг книги:3 / 5. Голосов: 1
-
Избранное:Добавить в избранное
- Отзывы:
-
Ваша оценка:
- 60
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
Değirmen: краткое содержание, описание и аннотация
Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Değirmen»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.
Değirmen — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком
Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Değirmen», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.
Интервал:
Закладка:
* * *
Vali ertesi sabah arkasında yine büyücek bir kalabalıkla, kasabanın çarşısını ve birkaç mahallesini dolaştı. «Merhaba arkadaş. Nasılsın bakalım?» diye dükkânlara dalıyor, esnaftan utanıp sıkılanlara; «ne oluyoruz yahu? Vali adam yemez ya... Ben senin hizmetine bakmıya, dertlerine çare aramıya memur bir adamım. Kahveni içmiye vaktim yok. Ver bakalım bir sigara. Bir tane de kendin yak da dertleşelim. Ha şöyle, şimdi söyle bakalım. Çekinme konuş» gibi sözlerle gönlünü alıyordu. Fakat hemen hemen ayni zamanda bir, tavanda sarkan bir sinek kâğıdına, bir kavanozun üstündeki tozlara, daha olmazsa dükkâncının sakal veya tırnaklarının uzunluğuna gözü ilişerek bağırıp çağırmiya başlıyordu.
Vali bu teftişinde nedense kancayı en ziyade Halil Hilmi Efendiye takmıştı. Her yeni davaya kaymakam da dükkâncı ile beraber sokularak sorguya çekiliyordu:
— Bu ne kaymakam., sinek kâğıdı mı? Hadi canım... Buna sinek salkımı derler. Kâğıdını nereden gördün? Yahu kaymakam, her sineğin yarım milyon mikrop demek olduğunu bu cahil herif bilmiyor ama, sen de mi bilmiyorsun? Ne olurdu ara-sjra şuraları şöyle bir dolaşıvereydin... Biraz yorulurdun ama,
111 ölmezdin herhalde...
Bununla beraber mutasarrıf Halil Hilmi Bey ve belediye reisi de arasıra bu tenkitlerden pay almıyor değillerdi. Fakat valinin onlara ve hele Hâmit Beye söylediği şeyler daha tatlı ve ölçülü idi:
— Kasabada işlerin bu derece Allaha kaldığım tasavvur etseydi mutasarrıf bey mutlaka büyük bir rahatsızlığı göze alarak, buralara kadar zahmet ederlerdi. Fakat nereden akla gelir?
Çarşının temizliği bahsinde kendinin de akla gelmesinden korkarak kalabalığı biraz uzaktan takip eden doktor Arif Bey bir aralık Halil Hilmi Efendiye yaklaştı, endişeli bir çehre ile:
— Renginizi bozukça görüyorum kaymakam bey, dedi. Kaymakam, inanılmaz bir sükûnetle gülümsedi:
— Ölmüş eşeğin kurttan korkusu olmaz doktor. Benim için milyonda bir ümit kalmadı.
Doktor da ayni fikirde olduğu için nafile bir teselliyi lüzumsuz buldu ve sadece ölecek hastalarına söylemek âdetinde olduğu bir cümleyi tekrar etti:
— Allaha amanet kaymakam bey, Allaha amanet. Hükümet konağı gezilirken vali hükmünü hemen hemen açıkça tebliğ etti;
— Bu mezbele içinde senelerce nasıl oturdun kaymakam?... Cin çarpmasından korkmadm mı? Fakat çarpar azizim çarpar. Mezbelede oturmaktan korkmıyan, vakti saati gelince, cin mutlaka çarpar onu... O zaman Halil Hilmi Efendi:
— Onda şüphe yok vali beyefendi hazretleri, dedi. Bir kanlı kelle atılmadan bu meselenin kapanmıyacağmı ben de anladım. Siz sağ olun!
Vali hayretle kaymakamın yüzüne baktı. Halil Hilmi Efendinin hayreti onunkinden aşağı değildi. Kendi sesini işitmemiş olsaydı bu sözün kendi ağzından çıktığına kendi de inan-mıyacaktı. Yıkık tavanının ötesinden berisinden gökyüzü görünen sofada yalnızdılar. Böyle olmasaydı valinin mukabelesi muhakkak başka türlü olacaktı. Fakat yalnız ve şahitsiz ola¬rak bu gözgöze bakış!
* * *
Heyet öğleye doğru belediyeye gelmiş, reisin masası etrafında bir halka teşkil etmişti. Makam koltuğuna oturan valinin mutasarrıfı sağma, kaymakamı soluna almasından ve geride kalmış bazı belli başlı adamları daha yakınındaki sandalyelere çağırarak buralara oturmuş olanları otomatik olarak, daha aşağılara sürmesinden bir divan kurulduğu anlaşılıyordu. Bunun farkında olmıyarak kapıdan kahve mi, yoksa buzlu limonata nn muvafık olacağını soran belediye reisine:
— Bırak onu da otur şuraya, dedi. Konuşacağız. Kısa, fakat ağır bir sükût...
— Bu ne iş arkadaşlar... Kasabanızda zelzele aradık; öyle bir şeye raslıyamadık. Pislik, sinek, sıtma hepsi yolunda. Fakat zelzeleden eser göremedim ben kendi hesabıma... Elimizde dünya kadar para birikti, daha da geleceğinden başka... Halbuki, halbuki...
Gözleri usulca yerinden kalkarak kapıda birile konuşan belediye reisine takılmıştı. Birdenbire öfkelendi ve gürledi:
— Reis bey, bu ne iş... Burada konuşanın kim olduğunu farketmiyor musun?
Reşit Bey kekeliyerek:
— Af buyurun, dedi, bir müstacel telgraf., zatı devletinize... Elindeki kırmızı telgrafı, mazeretinin büyüklüğünü anlatmak ister gibi, havaya kaldırıyordu.
— Canım biraz bekliyemez miydi? Maamafih ver...
Vali telgrafı açtı, okudu, tekrar okudu. Sonra pencereden sokağa bakmıya başladı, Kaşını, gözünü oynatıyor, çehresine söylemiye mecbur olduğu sözlere uygun bir ifade vermiye çalışıyordu.
Nihayet ellerini masaya dayıyarak ağır ağır ayağa kalktı:
— Muhterem arkadaşlar... Telgraf mabeyni hümâyûndan, S'arıpmar zelzelesi teessürü şahaneyi mucip olmuş. Harei-ketzedegânm tehvini ıztırabma medar olmak üzere ihsanı şahane irade buyurmuşlar... Ayrıca selâm ve taziyeti şahanelerinin tebliğine beni memur buyuruyorlar. Ayağa kalkın. Telgrafı r okuyorum.
Telgrafın merasimle okunmasından sonra kimse artık yerine oturmamıştı. Vali belediye reisi ile kaymakama:
— Halkı iki saat sonra belediye önüne çağıracağız, dedi. Namaz saatidir. Camilere adam gönderirsiniz, dairelere haber verirsiniz, mahallelerde tellâl çağırtırsınız. Yani büyük bir kalabalık isterim... Şimdilik bu kadar...
XXX. Çevirme hareketi
O gece yatsıdan sonra Halil Hilmi Efendinin evine bir belediye çavuşu geldi:
— Vali bey şimdi zatıâlinizi belediyede bekliyor.
Artık gemi azıya almış olan kaymakam bağırarak cevap yerdi:
— Vali bey değil, Allah çağırsa kımıldıyacak nalde değilim. Doktor yaramı değiştiriyor.
Doktor Arif Bey:
— Dur birader, dedi. Allah çağırsa ehemmiyeti yok... O lâkırdı anlar. Fakat deli herifi azdınrsak ne yaparız?
— Ne yaparsak yaparız; ben artık ondan fazla delirdim.. gitmiyeceğim.
— Gitmiyeceğim olur mu? Duf bakalım, anlıyalım. Belediye çavuşunda epeyce havadis vardı. Vali tstanbuldan
yeni bir şifre telgrafı almış, deliye dönmüştü. Belediyede büyük bir toplantı yapılacaktı. Belediye çavuşları ve bekçiler birçok kimseleri evlerinden getirmek için emir almışlardı. Doktor Arif Bey:
— Böyle olunca ben de vanmdır, dedi, hadi birader, pansı-manı dönüşte yaparız.
Telgrafın kendine ait olduğunu zanneden Halil Hilmi Efendi sokakta söyleniyordu:
— Zulüm değil mi bu be birader? Anlaşıldı kovacaksınız...
Asacak haliniz yok ya beni... Ne diye kuyruğumda koca fitil ile beni gece vakti sokaklarda süründürüyorsunuz... Doktor:
— Çocuk olma birader, dedi, Allah esirgesin. Öyle bir şey olsa eve iki satırlık bir tahrirat gönderirler, olur gider. Baksana kasaba biribirine girmiş. Gece yarısı belediyede toplantı ne demek? Fevkalâde bir şeyler var mutlaka...
Doktorun hakkı vardı. Belediye önündeki aydınlık ve kalabalık bu gece kasabada hakikaten fevkalâde bir şeyler geçtiğine delâlet ediyordu. Toplantıya çağırılanlardan bir kısmı, mal müdürü, evkaf müdürü, mühendis Kâzım vesaire salonda grup grup konuşuyorlardı. Doktorla kaymakam bu gruplardan birine yaklaşırlarken bir belediye kâtibi Halil Hilmi Efendiye yaklaştı ve vali beyin kendisini kalem odasında beklediğini haber verdi.
Vali bu odada mutasarrıf Hâmit Bey ve Eşrefle halvet halinde idi. Halil Hilmi Efendiyi görünce:
— Gel kaymakam, dedi, gel de başımıza açtığın işleri gör. Gece âlemi, sarhoşluk neyineydi senin? Gariptir ki, tavrı ve sesi bu vahim sözlerin gerektirdiği kadar sert değildi. Hattâ bir parça gülüyordu da... Yanındaki iskemleye elile vurarak:
Читать дальшеИнтервал:
Закладка:
Похожие книги на «Değirmen»
Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Değirmen» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.
Обсуждение, отзывы о книге «Değirmen» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.