Решад Нури Гюнтекин - Değirmen

Здесь есть возможность читать онлайн «Решад Нури Гюнтекин - Değirmen» весь текст электронной книги совершенно бесплатно (целиком полную версию без сокращений). В некоторых случаях можно слушать аудио, скачать через торрент в формате fb2 и присутствует краткое содержание. Город: a, Год выпуска: 1944, ISBN: 1944, Издательство: unknown, Жанр: Классическая проза, на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале библиотеки ЛибКат.

Değirmen: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Değirmen»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Temporarily absent.

Değirmen — читать онлайн бесплатно полную книгу (весь текст) целиком

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Değirmen», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

«Viran olası hanede evlâdü ayal var»

Ve sokakta, başı önüne düşmüş, gözleri dalgın bir başka ihtiyar, bunun garip bir yangısı gibi, tekrar ediyor:

«Viran olası hanede»

XXVI. Ortalık karışıyor

Birinci Umumî harp yaklaşıyor, Sarıpmar zelzelesi hâlâ hızını kaybetmemekle beraber, bazı günler gazetelerin ikinci, üçüncü sayfalarına düşerek yerinde «Ufku siyasî kararıyor». «Alman İmparatoru bir tehdit nutku söyledi», «Rusyada umumî seferberlik şayiaları» şeklinde korkunç başlıklar beliriyordu.

«Sancağı şerif» in hangi tarafa karşı dalgalanacağı henüz pek iyi bilinmediğinden İstabulda büyük bir siyasî faaliyet başlamıştı. Sefarethanelere ve büyük otellere her gün karadan |ve denizden alay alay misafirler ve seyyahlar geliyor, Tarab-yada danslı ziyafetler veriliyor, Babıâli koridorlarında ve gaze¬te idarehanelerinde spor elbiseli, kalın gözlüklü ve kunduralı | =%*• bir takım adamlar dolaşıyordu.

1 Bir sabah Nidayı Hak'ın baş sayfasında İstanbuldaki bazı zengin Cava ve Sümatra müslümanlarının «Sanpınardaki felâketzede kardeşlerin tehvini ıztırabı için» büyücek bir iane verdiklerine dair bir haber çıkmıştı. Ertesi gün Alman ve Avusturya sefirleri Dolmabahçe sarayına ve Babı âliye giderek Almanya İmparatoru İkinci Vilhelm ile Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı Fransova Jozefin «Sarıpmar ahaliî islâmi-yesinin uğradığı ağır felâketten duydukları samimî teessürü arz ve Tanrının memaliki Osmaniyeyi bundan sonra bu gibi felâketlerden korunması temennisinde bulunduklarını beyana» memur olduklarını söylediler. Sefirler harap evlerin ve hele çökmüş cami ve minarelerin tamirine yardım için para da getiriyorlardı. Haftalardan beri nutuklar, makaleler, dualar ve davullarla bütün memlekette toplanabilmiş ianenin yekûnunu bir, iki defa geçmiş olmasına göre, göz kamaştırıcı bir para. Fakat bir Sancağı şerif, başta iki büyük boğazı ile bir memleket ve bir ordu satın almak hevesile sürülen bir pey olmasına göre, hiçin hiçi...

Bunu çok geçmeden Londra ve Parisin gözyaşları ve paralan takip etti. ,

Avrupa ile beraber gülmeyi ve ağlamayı âdet etmiş münevverler de yeni bir heyecanla bir hamle daha yapınca iane paraları gazete sütunlarına sığmamıya, oluklardan taşan bir bereket yağmuru halini almıya başladı.

* * * Dahiliye nazırı müsteşara:

— Yahu, ne yapacağız, dedi. Nasıl çıkacağı? bu işin içinden?

— Vallahi nasıl irade buyurursanız öyle olacak. Vali zelzele haberinin maalesef mübalâğalı olduğunu...

— Maalesef mi?

— Maalesef verilen yanlış haberlere raci... Kasabanın sapasağlam verinde durmasına sevinmekten başka ne yapılabilir?

— Peki, haberler yanlışmış da kendisi neden doğrusunu» vermemiş?

* "* "

"'—H-"—T-r

— O da kabahati mutasarrıfa yıkıyor. Daha doğrusu üstü örtülü olarak bize çatıyor. Kelimeleri aynen hatırlıyamıyacağım» emrederseniz bulup takdim ederim. Fakat meali şu: Mutasarrıf mızmız, hastalıklı bir kalem efendisidir. Burnunun dibindeki bir kazada, pek de bir inceliği olmıyan böyle

bir işin altından kalkacağını zannetmek benim bir hatam olmuştur. Birkaç defa kaldırılmasını istediğim halde, cevap bile verilmedi. Kelimeler bunlar değil tabiî...

Dahiliye nazırı gülümsedi:

— Olsa da ziyam yok. Daha odun gibilerini de kullanır o...

— Hülâsa vali kabahati mutasarrıfa yıkıyor, ayni zamanda da böyle cansız ve teşebbüssüz bir Babıâli efendisini başına musallat ettiğimiz için bize...

— Onun aklı ermez öyle şeylere, Matbuata bir şey söylemedik değil mi?

— Dört gün evvel bir tebliğ hazırladım. «Dursun» dediniz.

— Fena mı etmişim? Hülâsası: «fol yok, yumurta yok» olan bizim tebliğ İmparatorların padişah ve hükümeti taziye haber-lerile bir günde çıkacak, dünyaya karşı muazzam bir rezalet olacaktı. Allah sakladı bizi... Sen şimdi valiye bir yeni şifre yazarsın. Derhal Sarıpınara basıp gider. Geç bile kaldı şimdiye kadar... Buradaki yeni vaziyeti biliyor. Oradaki de malûm. Ortalama bir hal yolu bulup bu işi oluruna bağlar... Canım bunca iş arasında bu teferruatı da ben mi düşüneceğim? Hadi, dediğimi yap. Yazdığını mutlaka göreyim. Mamafih ben çıkacağım, arkamdan telefon edersin. Şayet evde bulamazsan?.. Eh bula-mayıverirsin.. ben görmesem de olur. Bunlar küçük işler...

— Dahiliye nazın bürosunun gözünden kâğıtlar ve sigara kutuları alırken birdenbire durdu:

— Dur yahu,, asıl mühim meseleyi unuttuk. İane paraları yığılıp kalıyor...

— Ben de onu arzedecektim.

— Nereden arzedecektin? Sen de unuttun. Bunlar dehşetli bir yekûn tutuyor. Başka para değil ki, kullanacak yer bulamayınca fasıl değiştirtelim... Hakikaten bu mesele...

— Evet, meseledir...

— Mesele ama, hepsini bir günde halledecek değiliz ya... Vali Sarıpınara gidedursun... Ya biz bir şey düşünürüz, ya o... Hadi kapandı şimdilik celse...

XXVII. Vali geliyor

Valinin telgrafı geldiği zaman kasaba iki gündenberi yeni bir dedikodu içinde çalkanıyordu. Meşrutiyet kıraathanesindeki rivayete göre, mesele şu idi: Ömer Beyle bağdaşan kaymakam vekili Eşref, ikide bir de onun çiftliğine giderek gece yarısına kadar kalıyor ve bazan da orada sabahladığı oluyordu. Cuma akşamı üç, beş ahbap arasında yine bir saz âlemi yapılmış, bir takım uygunsuz kadınlar getirtilerek oynatılmış ve sonunda bir kıskançlık kavgası çıkaran cemaat, biribirine girmiş ve tabancalar atılmıştı.

Çarşı kahvelerindeki rivayet, bundan epeyce farklı idi. Kavga Ömer Beyin misafirleri arasında değil, bu misafirlerle çiftlikte oynatılan kadınları zorla alıp götürmek istiyen deveciler arasında olmuştu. Biraz geç olmakla beraber daima havadisin en doğrusunu alan Ohanes eczanesine göre ise, meselenin şekli büsbütün değişiyordu: Uygunsuz kadınlar rivayeti de masaldı, bu kadınları almak istiyen deveciler ve atılan silâhlar da. O gece mecliste bir tek kadın vardı. Kızanlıklı. Naciye. Yardım heyetinden genç bir doktorla Eşref Naciyeyi biribirinden kıskanarak biribirlerini tokatlamışlar,

Bulgar kızını onlardan kıskanan Ömer Bey de, misafir falan demiyerek sabaha karşı her ikisini kapı dışarı etmişti.

Ömer Beyin çiftliği sapa bir yerde bulunduğundan birkaç el silâh atmak değil, iki ordu muharebe etse kimsenin işiteceği yoktu.

Asıl ehemmiyetli olan ikinci rivayete gelince: Kaymakam vekili bunu en kuvvetli bir delil ile yalanlamak için Ömer Beyi bir koluna doktoru, ötekine alarak günde birkaç nöbet çarşıyı 11'»'

dolaştığı halde kimseye fikrini değiştirtemiyordu. Zaten kasabada adını doğru basmaza çıkarmak için Ömer Beyle ahbap olmak kâfi idi.

Mutasarrıfın kızı hikâyesinin uydurma olduğunu öğrendikten sonra Halil Hilmi Efendinin Ohanese olan itimadı sıfıra inmişti. Bununla beraber, belki hoşuna gittiği için, o en ziyade üçüncü rivayete inanıyor, kendi hayalinden de buna bir parça bir şeyler katarak «Leh yahudisi suratlı sarartma oğlanın iri boy doktordan temiz bir dayak yediğini ve hükümet namusunu bir paralık ettiğini» tasavvur ediyordu. Nihayet kendisi gibi bir emir kulu olan Eşreften, şahsına karşı hiç bir fenalık ,ve hürmetsizlik görmediği halde, saklıyamadığı. bir sevinçle ellerini oğuşturuyor ve doktor Arif Beye: «Ne dersin doktor; ister misin biz halef, selef elele vererek bir ağızdan «Ey gaziler..» şarkısını çağıra çağıra memleketten çıkalım» diyordu.

Читать дальше
Тёмная тема
Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Değirmen»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Değirmen» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё непрочитанные произведения.


Решад Гюнтекин - Птичка певчая
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Клеймо. Листопад. Мельница
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Ночь огня
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Мельница
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - ÇALIKUŞU
Решад Нури Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Зелёная ночь
Решад Гюнтекин
Решад Гюнтекин - Клеймо
Решад Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Листопад
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Гнездото на окаяните
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Чаликушу
Решад Нури Гюнтекин
Решад Нури Гюнтекин - Стара хвороба
Решад Нури Гюнтекин
Отзывы о книге «Değirmen»

Обсуждение, отзывы о книге «Değirmen» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.

x