• Пожаловаться

Morgan Rice: Bir Kahramanlık Ocağı

Здесь есть возможность читать онлайн «Morgan Rice: Bir Kahramanlık Ocağı» — ознакомительный отрывок электронной книги совершенно бесплатно, а после прочтения отрывка купить полную версию. В некоторых случаях присутствует краткое содержание. ISBN: 9781632914675, категория: foreign_fantasy / Героическая фантастика / fantasy_fight / на турецком языке. Описание произведения, (предисловие) а так же отзывы посетителей доступны на портале. Библиотека «Либ Кат» — LibCat.ru создана для любителей полистать хорошую книжку и предлагает широкий выбор жанров:

любовные романы фантастика и фэнтези приключения детективы и триллеры эротика документальные научные юмористические анекдоты о бизнесе проза детские сказки о религиии новинки православные старинные про компьютеры программирование на английском домоводство поэзия

Выбрав категорию по душе Вы сможете найти действительно стоящие книги и насладиться погружением в мир воображения, прочувствовать переживания героев или узнать для себя что-то новое, совершить внутреннее открытие. Подробная информация для ознакомления по текущему запросу представлена ниже:

Morgan Rice Bir Kahramanlık Ocağı

Bir Kahramanlık Ocağı: краткое содержание, описание и аннотация

Предлагаем к чтению аннотацию, описание, краткое содержание или предисловие (зависит от того, что написал сам автор книги «Bir Kahramanlık Ocağı»). Если вы не нашли необходимую информацию о книге — напишите в комментариях, мы постараемся отыскать её.

Morgan Rice’ın önceki romanlarının hayranları ve Christopher Paolini’nin The Inheritance Cycle serisi gibi işlerin hayranlarını memnun edecek macera dolu bir fantezi… Genç Yetişkin Edebiyatının hayranları Rice’ın bu son kitabını çok sevecek ve daha fazlası için yalvaracaktır. The Wanderer, A Literary Journal (Ejderhaların Yükselişi ile ilgili olarak) Amazon’da 400’ün üzerinde 5 yıldızlı incelemeye sahip, 1 numaralı çok satan seri! BİR KAHRAMANLIK OCAĞI Morgan Rice’ın çok satan destansı kitap serisi KRALLAR VE BÜYÜCÜLER’in (Ücretsiz indirilebilir olan EJDERHALARIN YÜKSELİŞİ ile başlıyor) 4. kitabı. BİR KAHRAMANLIK OCAĞI’nda Kyra, Kyle’ın aşkı ve gizemli güçleriyle iyileştirilerek, yavaş yavaş ölümün kıyısından dönüyor. Kyle onun için kendini feda ederken, Kyra da gücünü yeniden topluyor; fakat elbette bir bedel karşılığında! Dayısı Alva’yı soyu hakkında açıklama yapmaya zorluyor ve dayısı nihayet annesi hakkındaki sırları açıklıyor. Gücünün kaynağına giden bir yolculuğa çıkma şansı elde eden Kyra çok mühim bir seçim yapmak zorunda: ya eğitimini tamamlayacak ya da başkent zindanlarında tutsak tutulan ve idamı yaklaşan babasına yardım etmek için yola çıkacak. Motley’in yanında bulunan Aidan da tehlikeli başkentte tuzağa düşen babasını kurtarabilmek için yanıp tutuşurken krallığın uzak köşesinde Merk Ur Kulesi’nde keşfetmiş olduğu şey karşısında hayrete düşüyor ve kendini dev trol istilasına hazırlıyor. Kulesi kuşatılmış durumda ve ulusunun en değerli hazinesini korumak için yoldaşı Gözcülerle omuz omuza çarpışmak zorunda. Dierdre, savaş halindeki şehri Ur’da kendini geniş kapsamlı bir Pandesia istilasıyla karşı karşıya buluyor. Değerli şehri her yanda yerle bir edilirken, kaçmakla son bir kahramanca direniş göstermek arasında bir karar vermek zorunda. Bu esnada Alec kendini yeni bulduğu esrarlı arkadaşıyla birlikte, denizde, daha önce hiç gitmediği, yol arkadaşından bile daha gizemli bir yere doğru giderken buluyor. Sonunda ise gittiği yerde kaderinin, Escalon için son umudun yattığını öğreniyor. Güçlü atmosferi ve komplike karakterleriyle BİR KAHRAMANLIK OCAĞI, şövalyeler ve savaşçılar, krallar ve lortlar, onur ve mertlik, büyü, kader, canavarlar ve ejderhaların sürükleyici bir efsanesi. Bu bir aşk ve kırık kalpler, aldatma, ihtiras ve ihanet hikâyesi. Bizi, sonsuza kadar bizimle yaşayacak bir dünyaya davet eden, her yaştan ve her cinsiyetten okuyucuları tatmin edebilecek, üst kalite bir fantezi. KRALLAR VE BÜYÜCÜLER serisinin 5. Kitabı yakında yayında olacak. Felsefe Yüzüğü serisinden sonra yaşamak için bir neden kalmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Morgan Rice bir başka harika fantezi serisinin sözünü veriyor ve bizi troller, ejderhalar, yiğitlik, onur, cesaret, sihir ve kaderimize inancın bir fantezisine daldırıyor. Morgan bir kez daha her sayfada onlar için tezahürat yapmamızı sağlayan güçlü bir karakter seti oluşturmayı başarmış… İyi yazılmış fantastik edebiyat seven herkesin kütüphanesinde bulunmasını tavsiye ederiz. Books and Movie Reviews, Roberto Mattos (Ejderhaların Yükselişi ile ilgili olarak)

Morgan Rice: другие книги автора


Кто написал Bir Kahramanlık Ocağı? Узнайте фамилию, как зовут автора книги и список всех его произведений по сериям.

Bir Kahramanlık Ocağı — читать онлайн ознакомительный отрывок

Ниже представлен текст книги, разбитый по страницам. Система сохранения места последней прочитанной страницы, позволяет с удобством читать онлайн бесплатно книгу «Bir Kahramanlık Ocağı», без необходимости каждый раз заново искать на чём Вы остановились. Поставьте закладку, и сможете в любой момент перейти на страницу, на которой закончили чтение.

Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Dierdre ve Marco dönüp hızla terk edilmiş bir tekneye doğru yüzüp tekneye çıktı. Teknenin içinde, üzerlerinden sular damlayarak oturup birbirlerine bakarlarken, ikisi de soluk soluğa ve tükenmişti.

Dierdre dönüp geldikleri yere baktı. Ur’un kalbi, babasının yanından ayrıldığı yer! Gitmeleri gereken yer de orasıydı, bu kendi ölümü anlamına gelse bile!

BÖLÜM ÜÇ

Merk, Ur Kulesi’nin tepesindeki gizli odanın girişinde duruyordu. Hain Pult ölü bir şekilde ayaklarının dibinde yatıyordu. Gözlerini parıldayan ışığa dikti. Kapı ardına kadar açıktı ve gördüğüne inanamıyordu.

Orası, en iyi korunan katta, Ateş Kılıcı’nı barındırmak ve korumak üzere tasarlanmış biricik gizli odaydı. Kapısına kılıç sembolü işlenmiş olan odanın duvarlarında da aynı kılıç sembolü bulunuyordu. O hainin, kraliyetin en değerli hazinesini çalmak istediği oda yalnız ve yalnız burasıydı. Eğer Merk onu yakalamamış ve öldürmemiş olsa, kim bilir kılıç şimdi nerede olurdu?

Merk, pürüzsüz duvarları olan, dairesel odaya, parlak ışığa bakarken merkezde, üzerinde yanan bir meşale, altında çelik bir kafes olan altın bir platform görmeye başladı. Platformun Kılıç’ı tutması için yapıldığı belli oluyordu. Fakat platforma bakarken gördüğüne bir anlam veremiyordu.

Kafes boştu.

Anlamaya çalışarak gözlerini kırptı. Hırsız Kılıç’ı çoktan çalmış mıydı? Hayır, adam ayaklarının dibinde ölü bir şekilde yatıyordu. Bunun tek bir anlamı olabilirdi.

Bu kule, Ur Kulesi bir sahte hedefti. Hepsi, oda, kule, her şey sahteydi. Ateş Kılıcı orada bulunmuyordu. Hiç orada olmamıştı.

Öyleyse nerede olabilirdi?

Merk dehşet içinde durdu, kıpırdayamayacak kadar donakalmıştı. Ateş Kılıcı hakkındaki tüm o efsaneleri düşündü. İki kuleden bahsedildiğini hatırladı. Biri kraliyetin kuzeybatı ucundaki Ur Kulesi ve diğeri de güneydoğudaki Kos Kulesi, her biri kraliyetin karşılıklı uçlarına yerleştirilmiş, ikisi birbirini dengeleyen kuleler. Kulelerden yalnızca birinde Kılıç’ın bulunduğunu biliyordu ve Merk her zaman bu kulenin, Ur Kulesi olduğunu varsaymıştı. Kraliyette herkes, bu kuleye doğru yola çıkan herkes de öyle varsayıyor, efsanelerin bizzat kendileri de Ur’a işaret ediyordu. Sonuçta Ur anakarada, başkente yakın, muhteşem ve kadim şehrin yanındaydı; buna karşın Kos Şeytan Parmağı’nın ucunda, hiçbir özelliği olmayan uzak bir noktada, her şeyden uzaktaydı.

Kılıç Kos’ta olmalıydı.

Merk şoke olmuş bir halde dururken, kafasında yavaş yavaş bir düşünce oluşmaya başladı; kraliyette Kılıç’ın gerçek konumunu bilen tek kişi kendisiydi. Merk Ur Kulesi’nin ne gibi sırlar, ne gibi hazineler barındırdığını bilmiyordu, tabii varsa; fakat bildiği bir gerçek varsa o da Ateş Kılıcı’nın orada olmadığıydı. İçinin boşaldığını hissetti. Öğrenmemesi gereken bir şeyi öğrenmişti; kendisi ve diğer askerler bir hiçliği koruyordu. Bu, Gözcüler’in, elbette ki morallerinin bozulmaması için, sahip olmaması gereken bir bilgiydi. Sonuçta kim boş bir kuleyi savunmak isterdi ki?

Artık gerçeği bilen Merk oradan kaçmak, Kos’a ulaşmak ve Kılıç’ı korumak için dayanılmaz bir arzu duymaya başlamıştı. Sonuçta neden orada kalıp boş duvarları koruyacaktı ki?

Merk basit bir adamdı, bilmecelerden her şeyin ötesinde nefret ederdi ve bütün bunlar ona dev bir baş ağrısı vermiş, sahip olduğu cevaplardan çok daha fazla sorunun oluşmasına sebep olmuştu. Merk bunu başka kimin biliyor olabileceğini merak etti. Gözcüler mi? Bazılarının bildiği kesindi. Eğer öyleyse, nasıl olup da tüm gün bir aldatmacayı koruyacak disipline sahip olabiliyorlardı? Eğitimlerinin bir parçası da bu muydu? Veya kutsal görevlerinin?

Şimdi artık kendisi de bildiğine göre ne yapması gerekiyordu? Bir başkasına kesinlikle söyleyemezdi. Bu onların moralini bozabilirdi. Ona inanmayabilirler, Kılıç’ı çaldığını düşünebilirlerdi.

Ve o cesetle, o hainle ne yapmalıydı? Ve eğer bu hain Kılıç’ı çalmaya kalkıştıysa, başkaları da var mıydı? Tek başına mı çalışıyordu? Hem neden çalmak istemişti? Onu nereye götürecekti?

Olduğu yerde neler olduğunu çözmeye çalışarak dururken, başının yalnızca yarım metre kadar üstünden, sanki aynı odadaymışçasına yüksek sesle çalan çan sesleriyle tüyleri diken diken oldu. Öyle ani, öyle acil çalmıştı ki, çan seslerinin nereden geldiğini anlayamamıştı; fakat sonradan başının yarım metre kadar üzerinde, çatının tepesindeki çan kulesini fark etti. Oda çanların aralıksız sesleriyle sarsılıyor, düzgün düşünmesini engelliyordu. Sonuçta bu aciliyet bunların savaş çanları olduğunu işaret ediyordu.

Aniden kulenin her yanında bir hareketlilik oluştu. Merk uzaktan gelen kargaşa sesini duyabiliyordu, herkes toplanıyor gibiydi. Neler olduğunu öğrenmesi gerekiyordu; içinde bulunduğu ikileme daha sonra tekrar dönebilirdi.

Merk cesedi yoldan çekti, kapıyı sertçe kapattı ve odadan koşarak çıktı. Koridora koştu ve düzinelerce askerin, ellerinde kılıçlarla merdivene koştuğunu gördü. İlk başta adamların kendisi için geldiğini düşündü fakat sonra çok daha fazla adamın yukarı doğru geldiğini gördü ve hepsinin çatıya çıkmakta olduğunu anladı.

Merk de onlara katıldı ve merdivenlerden koşarak, çanların sağır edici sesi arasında çatıya fırladı. Hızla kulenin kenarına gidip etrafa baktı ve aynı anda donakaldı. Acılar Denizi’nin simsiyah olduğunu, uzaktaki Ur şehrine doğru yaklaşmakta olan milyonlarca gemiyle dolu olduğunu görünce kalbi duracak gibi oldu. Fakat donanma Ur Kulesi’ne doğru geliyormuş gibi görünmüyordu, kule şehirden bir günlük mesafedeydi ve dolayısıyla henüz kule için acil bir durum yoktu. Merk çanların neden bu kadar erken çaldığını merak etti.

Fakat sonra askerlerin tam ters yöne döndüklerini fark etti. Kendisi de o yöne döndüğünde ormandan fırlayan bir grup trol olduğunu gördü. Arkalarından daha fazla trol onları takip ediyordu.

Ve daha fazlası…

Daha sonra bir gümbürtü oldu, ardından bir kükreme duyuldu ve aniden yüzlerce trol, çığlık atarak, gözlerini kan bürümüş halde saldırıya geçmiş, baltalı kargıları havada ormandan fırlamıştı. Liderleri olan trol, iki tane baltalı kargı taşıyan, Vesuvius olarak bilinen, biçimsiz yaratık en öndeydi ve yüzü kanla kaplıydı. Hepsi birden kuleye yaklaşıyordu.

Merk bunun sıradan bir trol saldırısı olmadığını derhal anlamıştı. Sanki tüm Marda ulusu saldırıya geçmiş gibiydi. Ateş Duvarları’nı nasıl olup da geçebilmişlerdi? Oraya Kılıç için gelmiş oldukları anlaşılabiliyordu, Ateş Duvarları’nı söndürmek istiyorlardı. Kılıç’ın orada olmadığını bilen Merk, ironik diye düşündü.

Merk, kulenin bu denli bir şiddetli bir saldırıya dayanamayacağını fark etti. Her şey bitmişti.

Merk içinde bir korku hissetti. Etrafları sarılırken kendini hayatının son çarpışması için yüreklendirdi. Her yandaki savaşçılar, panik içinde aşağı bakarken, kılıçlarını çekti.

“ASKERLER!” diye bağırdı Merk’in komutanı Vicor. “YERLERİNİZİ ALIN!”

Savaşçılar mazgallı siperlerde yerlerini alırken Merk de hemen onlara katılıp, uca koştu ve etrafındaki herkes gibi bir ok ve sadak alıp, nişan alıp ok atmaya başladı.

Merk oklarından birinin bir trolün göğsünü delişini görünce memnun olmuştu fakat trol, okun ucu sırtından çıkmış olduğu halde koşmaya devam ederek onu şaşırtmıştı. Merk ona bir ok daha fırlatıp bu kez boynundan vurdu fakat trol koşmaya devam ederek onu şoke etti. Üçüncü bir ok fırlatıp trolü kafasından vurdu ve bu kez trol yere devrildi.

Читать дальше
Тёмная тема

Шрифт:

Сбросить

Интервал:

Закладка:

Сделать

Похожие книги на «Bir Kahramanlık Ocağı»

Представляем Вашему вниманию похожие книги на «Bir Kahramanlık Ocağı» списком для выбора. Мы отобрали схожую по названию и смыслу литературу в надежде предоставить читателям больше вариантов отыскать новые, интересные, ещё не прочитанные произведения.


Отзывы о книге «Bir Kahramanlık Ocağı»

Обсуждение, отзывы о книге «Bir Kahramanlık Ocağı» и просто собственные мнения читателей. Оставьте ваши комментарии, напишите, что Вы думаете о произведении, его смысле или главных героях. Укажите что конкретно понравилось, а что нет, и почему Вы так считаете.